Güncelleme Tarihi:
- Twitter’ı bilmeyen kalmadı ancak bir Twitter çalışanı olarak sizin tanımınızı merak ediyorum...
- Bence en önemli özelliği, internet üzerinde anı yakalayan belki de tek kaynak olması. Zamanın ruhunu yakalıyor! Şahsen ben her şeyi ilk orada duyuyorum. Bir gazetenin, dijital ortamda dahi haberi yayına sokması birkaç dakikayı buluyor. Oysa Twitter’da saniyesinde haberdar olunabiliyor. Doğru insanı takip ediyorsanız dünyanın gündemini mutlaka anında yakalıyorsunuz.
- Pek çok olayda Twitter üzerinden olağanüstü dayanışmalarına şahit olduk. Sizce dünyayı daha iyi bir yer haline getiriyor mu?
- Anı, bir bilgi halinde sunan, açık bir platform. Sansür söz konusu değil. Dünyanın diğer ucundaki bir olayın anında öğrenilmesini ve dayanışmayı sağlıyor. Çok özgürlükçü ve demokratik! Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye imkân ve zemin hazırlıyor. Büyümeye devam edecek. Gerçekleştirdiğinden çok daha büyük bir potansiyel taşıyor. Esasında, daha nasıl kullanacağımızı tam olarak bilmiyoruz. Daha fazla kullanım biçimi var Twitter’ın. Zamanla çözülecek. İnsanlar yenilikleri başta yadırgasalar da sonradan adapte oluyorlar ve sanki hep varmış gibi davranıyorlar.
- Basit bir şekilde anlatır mısınız Twitter’da yaptığınız işi?
- Problem çözüyorum. Çok data var. Haliyle de çok fazla problem çıkıyor. Hatta günde çıkan problem sayısı mühendis sayısından fazla.
- Twitter’da çalışan Türk mühendissiniz. Neyi farklı yaptınız da bu noktaya geldiniz?
- En önemli faktör, geçilmemiş yollara gitme merakım! Bana göre insanlar ikiye ayrılır: Bilinmeyenden korkanlar ve diğerleri. Ben kesinlikle ikinci gruptayım. Hayatım boyunca hep zor yolu seçtim. Başa dönmek, her şeye sıfırdan başlamak hiç korkutmadı. Sevdiğim, istediğim neyse onu yaptım. Zeki insan çok var! Korkusuz, çalışkan, yabancı dili kuvvetli olan da... Ancak tüm bu özelliklerin bir arada bulundukları oldukça az! 2004’te New York Üniversitesi’ndeki Courant Enstitüsü’nün doktora programına burslu kabul edildim. İlk yılımda, okula kabul edilmemde çok büyük yardımları olan Fransız profesör, ABD Savunma Bakanlığı’ndan bir robot projesi aldı. Bu projede tam üç yıl çalıştım. Sonra yapay zekânın bir alt dalı olan ‘makine öğrenmesi’ alanında çok kuvvetli Almanya’daki Max Planck Enstitüsü’nde tez araştırmamı yürüttüm. 2008 ve 2009’u Stuggart yakınlarında geçirdim, tezimi sunmak için New York’a döndüm.
- Peki ya sonra?
- New York’ta çalışmaya başladım. Küçük bir sosyal medya analiz şirketiydi ve akademiden ayrılmamın delilik olduğunu düşünen çoktu. Maaşım azdı, 12-18 saat çalışıyordum. Çok çalışacaktım ancak çok da öğrenecektim. Bu sabrımın karşılığını 2011’de aldım. Çalıştığım şirketin Twitter tarafından alınmasıyla, Twitter çalışanı oldum.
ŞİRKETİMİ KURACAĞIM
- Şans mı sizce bu?
- Asla! Çalıştığım herkes dünyanın farklı ülkelerinden seçilmiş birbirinden yetenekli mühendislerdi. Haliyle Twitter, tüm şirket çalışanlarını da bünyesine kattı. Çok çalışıyorduk, başarılı ve kararlıydık. Kısacası, şirketi Twitter tarafından satın alınacak noktaya getirenler çalışanlarıydı. Twitter gibi bir şirkette olabildiğince faydalı olmak peşindeyim. Ama günün birinde kendi şirketim olsun istiyorum. Birçok fikrim ve uygulama kabiliyetim var. İşveren olmak çok heyecanlı! Patronum beni işe alarak hayatımı değiştirdi. Onun sayesinde Twitter’dayım. Ben de insanların kariyerinde böyle roller oynamak, vizyonumu paylaşmak istiyorum. Şirket açmak için ilk tercihim İstanbul. Ancak, eğer başka bir şirket, yepyeni bir internet tüketim yolu bulursa, her şeye sıfırdan başlamam gelebilir. Ekonomi çökerse Artvin’de çiftçilik yapma ihtimali de var!
- İyi bir Twitter kullanıcısı mısınız?
- Yakın zamana kadar değildim fakat twit sayım arttı. Yazdıklarıma gelen tepkiler, isteğimi artırdı.
- İstanbul mu, New York mu?
- İkisinin de iyi ve kötü yanları var. New York’ta, Türkiye’nin problemlerinden biraz kopuk yaşıyorsun. Benim için iyi bir şey, çünkü aklımda sürekli fikirler var ve onları dağıtacak sıkıntılar yaşamıyorum. Şikâyet, kavga ve negatif elektrik gözlemliyorum İstanbul’da. Oysa ki, güzel şeyler üretmek için pozitif olmak lazım! New York da dertli bir şehir. Evimden fare çıktı mesela. Ayrıca kiralar başta olmak üzere, hayat çok pahalı. Fakat buradaki entelektüel paylaşımı dünyanın başka hiçbir yerinde bulabileceğimi sanmıyorum. Her dilden, dinden, ırktan insanlarla tanışmak ufkumu çok genişletiyor.
İLHAM TOM CRUISE’TAN
2003’te Boğaziçi Üniversitesi’nde yüksek lyaparken, Tom Cruise’un başrolde olduğu ‘Minority Report’u (Azınlık Raporu) izledim. Filmdeki elle kullanılan bilgisayarın arayüzünü yapabileceğimi düşündüm. Küçük bir ekiple kısa sürede aynısını ürettik. Hürriyet’in teknoloji ekine ve ana habere dahi çıkmıştık.