Güncelleme Tarihi:
Limonata deyince aklınıza geliyor? Hemen kendiminkini söyleyeyim: “İçine biraz votka karıştırıldığında, muhteşem bir lezzete dönüşen kokteyl namzedi”. Bu laf Nişantaşı’nda açılan bir mekanın duvarında da yazıyor. Tabii benimkiyle birlikte bir sürü başka ismin söyledikleri... Çünkü yeni mekanın adı da Limonata.
Yüksek tavanlı, bol oyuncaklı, rengarenk civcivli bir yer Limonata. Püfür püfür, Boğaz’ı gören bir balkonu var. Nişantaşı’nda manzaralı yer bulmak zor olduğu için midir nedir, tuhaf da bir bağımlılık yaratıyor, bir gelen bir daha çıkamıyor. Açılalı bir hafta olmasına rağmen şimdiden müdavimleri oluşmuş, üst üste üç gün gelenler olmuş. Gelenler arasında gençler de var tabii ama çoğunluk orta yaş grubu: Günseli Kato, Leyla Hasman beş çayı için orada; Ayşe Özyılmazel, Demet Akbağ, İzzet Antebi, Bengi Semerci ve Ahmet Hakan gibi müdavimler akşam keyfine uğruyor.
EŞKIYA MUTFAĞA İNDİ
Haftanın yedi günü öğleden gece 02.00’ye kadar açık. Azmacalı bir mekan değil, lounge müzikler eşliğinde yemeğinizi yiyor, Boğaz’ı seyredip sohbet ediyorsunuz. Mönüde altısı alkollü 16 çeşit limonata var. Ben en çok narlısını ve cookie parçacıklarıyla yapılan Cupcake’i sevdim. İzzet (Çapa) ve ekibi Limonata’nın mutfağına ‘gerilla mutfağı’ diyor. Fiyatları Nişantaşı ortalamasına göre düşük ve alternatifli tutmuşlar. Her şeyin küçük ve büyük boyu var. Sokakta limonata satan çocuklardan etkilendiklerini söylüyorlar: “Biz bir çeteyiz ve müşterileri de çetemizin üyesi olarak görüyoruz.”
Çorba 7, salatalar 16-25, pizzalar 16-22 lira. Mönü ‘fat’ ve ‘fit’ olarak ikiye ayrılmış. Salatalardan patates kızartmasıyla gelen Cafe de Paris’yi tavsiye ederim. Yemekler açık mutfakta pişiyor ve pişerken müdahale edebiliyorsunuz. Mesela gidin pizza bar’ın önüne, pizzanız yapılırken, “şundan da koy, bundan da ekle” diye ustayı zorlayın. Bu durumu da “biz kafe değil mutfak barız” diye açıklıyorlar. (212) 373 23 00.
İzzet Çapa ilk kez bir mekan dekorasyonunda binlerce dolarlık aynalar, koltuklar ve masalar kullanmadı. Ünlü mimar Ali Türker ve Çapamarka kreatif ekibi bu sefer ünlü markalar ve antikacılar yerine anneleri ve anneannelerinin alışveriş yaptığı zevkli ama abartısız mekanlara yöneldi. Böylece milyon dolarlık dekorasyon bütçesi neredeyse onda birine indirildi.
ARTO’YA ÇIRILÇIPLAK SOYUNMAYI NURCAN AKAD’A İLK FLÖRTÜNÜ HATIRLATIYOR
AHMET ALTAN: Baş ucumda bir sürahi limonata, bir yığın eski kitap olsa...
AHU YAĞTUG: Burası Limonata, sanma kendini bir matah, sonra yaparsın hata, olursun Limonhata...
ARTO: Limonata deyince yaz ortasında çırılçıplak soyunmak geliyor aklıma.
AYDIN SOYSAL: İlk tattığım, ilk sattığım, bugün içine tekila kattığım...
CEM DİZDAR: Çocukluğumun en lezzetli içeceği. Okul önü... Öpülen ilk kıza, alkol niyetine ısmarlanan içecek.
CEM LOKMANHEKİM: Bermuda şeytan üçgeni: Votka, limonata, buz...
ÇINAR OSKAY: Votka koyuluyor mu buna? Koyulsa ayıp olur mu?
DEMET AKBAĞ: Tatatatatatataaaa… Huzurlarınızdaaaa… Limonataaaaaaa
DENİZ SEKİ: Bahar yaza, “hani buyur hoşgeldin” der gibi limonata tadında ılık bir rüzgarla kur yapar ya... Ben o havalara bayılırım işte.
EMRE ERGANİ: Life is a glass of cold lemonade
ERDEM KIRIM: Nane ile birleşirse ayıltan, votkaya katarsan bayıltan, limon adındaki meyvenin bayram günleri çocuklara uyarlanmış versiyonu...
GÜLBEN ERGEN: Buzlu... Naneli... Hmmm... Bayılırım...
GÜLDEN AYDIN: Ayazla oynaşan mayhoş güneş... Tenimde naneli ısırık... Gelgeç gönüllü haylaz herif...
GÜVEN KIRAÇ: Hayat limonata gibi. Ekşi olsa da, su ve şeker koyup onu limonata yapmak elimizde...
HACI SABANCI: Cinin en yakın arkadaşı.
HINCAL ULUÇ: Limonata deyince aklıma çok güzel şeyler geliyor...
KİBARİYE: Ayılana gazoz, bayılana limonata...
KÜLTÜRAZZİ: Ve limona su verildi...
MAHMUT ANLAR: Nefret ederim. İçmem. Ekşidir. Dişlerimi kamaştırır.
MİNE KALPAKÇI: Limonata sevmem, çok şekerli olduğundan. Ama bana iyi bir ortamı hatırlatır. Kokteyl gibi bir karışım... Fun, chill ve fresh...
MİRKELAM: Aşkımsın limonata.
NUR YERLİTAŞ: Sinirlerimi düzeltiyor, enerjimi yükseltiyor, limonata arzuların içeceği... Seviyorum be seni limonata.
NURCAN AKAD: İlk flört...
OBEN BUDAK: Limonata kendimi hatırlatıyor, sadece üç ay değil, on iki ay yaz benimle.
ROSE KAR: Hayatın sana sunduğu bir çift ekşi limonsa, kalk güzel bir limonata yap!
SİNEM AKAY: Votkalı olsun, votkasız olsun, o hep benim yanımda buz gibi olsun...
ŞİRİN SEVER: Hayat sana ekşi bir limon uzattıysa, sen üstüne tekila ve tuz istemelisin.
TOLGA SEZGİN: Limonata aşk gibidir. Limonunu, şekerini, nanesini kıvamında koyarsan tatlıyla ekşi mutluluk verir.
Dancing Queen TİM’de
TİM Show Center’a 4-7 Kasım arasında 70’ler sevenlerin kaçırmaması gereken bir dans-müzik grubu geliyor: Dancing Queen. Dört şarkıcı ve 16 dansçıdan oluşan grup disko dans gösterisi eşliğinde ABBA, The Bee Gees, Village People ve daha birçok grubun ölümsüz hit şarkılarını söylüyor. Tüm seyircilerin dans edip şarkılara eşlik edebileceği bu parti için şimdiden biletinizi alın ve dans ayakkabılarınızı ayarlayın. (212) 286 66 86.
Bugün iç yarın öde
Men’s Health dergisinin bu ayki sayısında ilginç bir tabloya rastladım. American Journal of Health Promotion’da yayınlanan bir makaleden yola çıkarak hazırlanmış. Buna göre eğer formunuzu korumak istiyorsanız, ne kadar çok içki içerseniz ertesi gün spor salonunda sarf etmeniz gereken efor o oranda artıyor ve bu durum haftada ekstradan 20 dakikaya kadar çıkabiliyor. Tabii bu tablo medeni medeni içkisini yudumlayan Batılılar için. Uyarmadı demeyin, benim gibi ‘bir oturuşta bir küçük’ felsefesini benimsemiş insanları ancak Kırkpınar’a katılıp güreşmek paklar.