Üç derece teorisi

Güncelleme Tarihi:

Üç derece teorisi
Oluşturulma Tarihi: Ocak 17, 2009 00:00

Evet, Tuncay Güney’le, Bergüzar Korel’le, Niyazi Çapa’yla hiç tanışmadım, ama her sabah elime gazete alınca bu isimler benim ruh halimi etkiliyor. Fakat burada kastettiğim, tanışmadığınız, tanımadığınız, gazete sayfalarından veya televizyon ekranlarından üstünüze üstünüze gelmeyen sıradan insanlar.

Üç derece teorisine göre, arkadaşlarınızın tanımadığınız arkadaşları bile ruh halinizi etkileyebilir. Sıklıkla hissettiğiniz nedensiz sıkıntının nedeni, arkadaşınızın arkadaşının, arkadaşınıza bulaştırdığı kötümser ruh hali olabilir.

Karışık mı geldi?

Altı derece teorisini bilirdim de, üç derece teorisinden yeni haberdar oldum. New Scientist dergisinin son sayılarından birindeki bir makale sayesinde.

Altı derece, dünya üzerindeki tüm insanları altı basamak ile birbirine bağlayabileceğinizi iddia eder. Örneğin siz sevgilinizden bir basamak uzaktasınız, onun tanıdığı tüm insanlar da sizden iki basamak uzakta ve onların tanıdıkları da üç. Bu böyle geometrik katlanarak gider ve sizin dünyanın öbür ucundaki birinden en fazla altı derece (basamak) uzak olabileceğiniz iddia edilir. Buna göre Amerikan Başkanı, Fidel Castro ya da dünyanın en seksi yıldızları bizlerden sadece altı derece uzakta bulunuyor.
/images/100/0x0/55ea6f41f018fbb8f87fb283

RUH HALİ DE VİRÜS GİBİ YAYILIYOR

Üç derece teorisi de teknik olarak böyle çalışıyor ama mesele ilkinden tamamen farklı. Üç derece teorisi, ruh halinizin hiç tanımadığınız insanlar tarafından etkilenebileceğini, daha kötüsü yönlendirilebileceğini iddia ediyor. Arkadaşlık ağlarının, aradaki bir iki çürük yumurta nedeniyle insanı ruhen hasta edecek bir virüs salgınına yol açabileceğini savunuyor.

Oysa arkadaşlık, sosyal hayatta en çok kontrol sahibi olduğumuz ilişki biçimi. İnsan ailesini, akrabalarını seçemez. Onların arasına doğar ve beğense de beğenmese de onlarla ilişki içindedir. Kimseyi tanımadan bir apartmana taşınırsınız, komşularınız olur. Onları belki bir dereceye kadar seçmek mümkündür ama komşular da genellikle rahatsızlık vericidir. İş arkadaşları en iyi ihtimalle diplomatik davranılması gereken kişilerdir.

Arkadaşlar ise hayatın mutlu ve özgür tarafına ait insanlardır. Onları kendimiz seçeriz. Bize benzeyen, ya da varlığından zevk aldığımız insanlar olarak. Arkadaşları birarada tutan da bu birliktelikten alınan zevktir. Arkadaşlarla vakit geçirmek, eğlenmekle aynı anlama gelir. Geçmişi uzun yıllara dayanan arkadaşlar insanın hafızası olur.

MUTLULUK HEMCİNSLER ARASINDA BULAŞICIDIR

Buna karşılık atalarımızın vakti zamanında öngördüğü gibi körle yatan şaşı kalkar, üzüm üzüme baka baka kararır. Şimdi bu kadim tespitlerin bir de bilimsel temeli var. Harvard Tıp Fakültesi’nde çalışan tıbbi sosyolog Nicholas Christakis, insanı yaşama bağlayan, mutlu eden, keyif veren arkadaşlıkların bazen tam ters yönde çalışabileceğini ortaya koyuyor son çalışmasıyla.

Christakis, ekibiyle birlikte binlerce kişinin katıldığı bir araştırma yapmış. Aralarında arkadaşlar, akrabalar, komşular, çalışma arkadaşları var.

Pek çok sonuç elde edilmiş. İlki, mutluluğun veya mutsuzluğun sadece birinci dereceden arkadaşlardan değil, daha az miktarda olmakla birlikte arkadaş arkadaşlarından ve onların arkadaşlarından da insana geçebildiği. Ayrıca insanın mutluluk şansı, mutlu insanlarla daha yakın ilişkiler kurdukça artıyor. Elde edilen bir başka sonuç ise, ruh halinin hemcinsler arasında daha rahat yayıldığı.

Diyelim ki, en yakın arkdaşınızla buluşacaksınız. Fakat o sizinle olan randevusuna gelmeden önce çocukluk arkadaşıyla yemek yedi. Bu çocukluk arkadaşı mutsuz biri. Yemek sırasında arkadaşınıza olumsuz olaylardan, iç daraltıcı, yürek rendesi konulardan bahsetmesi gerekmiyor illa. Mutsuz veya mutlu; insanın ruh hali karşısındakine bulaşıyor (nasıl bulaştığını ilerideki satırlarda açıklayacağız). Sonra arkadaşınız sizinle buluşuyor ve çocukluk arkadaşının mutsuzluğu size de geçiyor. Bu zincir bir adım daha ileri gidebiliyor. Yani o çocukluk arkadaşı da işyerindeki bir arkadaşından mutsuzluk kapmış olabilir.

Peki mutluluk ya da mutsuzluk gibi bir şey nasıl bulaşıcı olabilir? Ortada gerçek anlamda bir virus olmadığı kesin. Bir iddiaya göre insanların ses tonu, mimikleri, beden dili ruh haline göre değişim gösteriyor ve benzersiz taklit yeteneği olan insanoğlu, bu ses tonunu ve mimikleri kısa süre içinde taklit etmeye başlıyor. Mutlu insanları taklit eden beden de mutlu olduğuna ikna oluyor ve bir çeşit sinirsel geri besleme ile insan gerçekten kendini mutlu hissediyor. Tam tersi yani mutsuz birini kopyalamak da mümkün.

Arkadaşlık ağıyla bulaşan tek şey mutluluk veya mutsuzluk değil. Obezite de benzer bir yolla bir insandan diğerine geçebiliyor. Arkadaşlarınız kilo aldıkça siz de alıyorsunuz. Üçüncü kişilerin aldığı kilolar bile şişmanlamanıza neden oluyor. Başka bir araştırmaya göre, arkadaşlarınızdan biri obez olursa, sizin de yakalanma ihtimaliniz yüzde 57 artıyor. Kilo alan kişi hemcinsinizse vay halinize. Çalıştığınız yerde obez bir arkadaşınız varsa, yediklerinize dikkat etmenizi öneririz. Bu kişi komşunuzsa sorun yok, tuhaf biçimde komşular bulaştırıcı değil.

ZİNCİR NEDEN ÜÇ DERECEDEN İLERİ GİTMİYOR

Peki bulaşıcılık neden üç dereceye kadar etkili? Araştırmalar etkinin ancak üç derece uzağa ulaştığını, daha öteye geçmediğini gösteriyor. Christakis, arkadaşlıkların her zaman uzun ömürlü olmadığını, bir yıl sonra siz aynı insanlarla arkadaşlık etseniz bile o kişinin etrafındaki çemberin değişmiş olacağını, böylece zincirin kırıldığını söylüyor.

Arkadaşların tetiklediği durumlar Mutluluk, mutsuzluk, depresyon, obezite, içki ve sigara alışkanlıkları, genel sağlıkta bozulma, oy kullanma tercihleri, müzik zevki, damak tadı hatta intiharı düşünme ya da teşebbüs etme.

Ruh sağlığınız için arkadaş detoksu yapın

Kötü ruh hali insandan insana bir virus gibi bulaşabiliyor. Virus gibi yayılmasına rağmen maalesef bir aşısı yok. Fakat yakalanmamak için alabileceğiniz bazı önlemler ve tedavi yöntemleri var.

1. Klişe bir anne nasihati gibi dursa da arkadaşlarınızı dikkatli seçin.

2. En fazla zaman geçirdiğiniz arkadaşlarınızı gözden geçirin: Ruh halinizi olumsuz yönde etkileyenlerle daha az görüşün. En azından üzerinizdeki etkilerinin farkına varın.

3. Zaman içinde eskiyen, ruh halinizi aşağı çeken, manevi anlamda herhangi bir tatminin kalmadığı, size zarar verdiğinizi düşündüğünüz arkadaşlıklarınızı bitirin.

4. Zayıflamak ya da daha sağlıklı yaşamak gibi hedefleriniz varsa aynı amaç için gelen insanların bulunduğu kulüplere üye olun, o insanlarla sosyal hayatta daha sık görüşün.

5. Sosyal etkilere ne kadar açık olduğunuzu aklınızdan hiç çıkarmayın ama nihayetinde insanın sosyal bir varlık olduğunu da unutmayın. Yani virüs kapmamak için kendinizi insanlara kapatmayın.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!