Ötesi, ne kadar dehşet verici olursa olsun, bazen de ölümde hayat vardır!
İşte, lánet cinayet ertesi dün bütün bir ulus olarak toprağa verdiğimiz Hrant Dink, kendisinin de etle kemik olduğu o ulusa yeni, yepyeni bir hayat bahşetti. Müjdeler sundu.
Onun Osmanbey kaldırımına akan kanı, bizim damarlarımızda sihirli iksire dönüştü.
Çünkü şüphe yok ki, şu aşamada korkunç bádireden açık alınla çıktık ve daha çıkacağız.
* * *
EVET evet, Hrant ahparikin katlinden sonra verdiğimiz sınav bizim onurumuzdur.
Kendimizi küçümsemeyelim ve tam tersine, bu defa büyük iftihar duyalım.
"Sivil Türkiye" gibi "resmi Türkiye"; kamuoyu gibi medya; dindarlar gibi laikler; háttá yutseverler gibi milliyetçiler olarak da iftihar duyalım.
Zira, cinayet ne denli utanç verirse versin, bundan derhal ders çıkartabildiği içindir ki, ulusumuz o utancı daha şimdiden cidden yıkadı.
Kuşkusuz, tam temizlenmedi ama kiri, pasağı, irini attı.
* * *
ÖYLE, çünkü en önce, "sivil Türkiye" tarihte ilk kez böyle doğal tepki dile getirdi.
Cinayet anından dünkü kitlesel cenazeye dek "öteki"nin "hepimiz Ermeniyiz" sloganı altında bu denli "ben" olarak sahiplenenilmesi, hiç de az buz şey değildir.
Hele hele, o "öteki" kolektif bilinçaltındaki "Ermeni dölü" imajıyla bütünleşiyorsa.
Burada, hümanist anlamında "insaniyetçi devrim" gerçekleşti. Asla yabana atılamaz.
Zaten yine aynı şekilde ve Allah onların da evlat acısına sabır versin, kátilin ebeveynlerinin oğullarını ihbar edebilmek basiretini göstermesi aynı insaniyetçiliğe dahildir.
Bütün bunlar son tahlilde sivillik ispatladığı için de, hepsi ulusumuzun yüz akıdır.
* * *
ARTI, Cumhurbaşkanı’nın müdavimi olduğu ve ilk gün cinayet haberini dahi es geçen "ulusalcı" kanalı; yahut inanılmaz bir provokasyonla "Katil Ermeni" manşetini atan çapaçul gazeteyi bir kenara bırakırsak, medyamızın ezici çoğunluğu da çok "sivil" bir sınav verdi.
Muhtemelen, "gıdıklanan" şovenizmin nerelere dek götürebildiğinden ders çıkartıldı.
Ve tabii ki yukarıdaki olumlu sınava "dini hassasiyetten basın" en başta dahildir.
Çünkü, o "dini hassasiyet" Türkiye’ye esas olarak hiçbir zaman ırkçılık gütmedi.
O halde, internetten geleneksel kışkırtıcılığı ve komplo teorisyenliği sürdüren malûm "nefret cephesi" hariç, "sivil Türkiye"nin ilk badireden yüz akıyla çıktığı kesin bir vakıadır.
* * *
ÖTE yandan, yine yüreğimiz ferah, "resmi Türkiye" de aynı badireden açık alınla çıktı.
Çünkü, zaten cinayetin arkasında "derin devlet" (!) aramak ancak ahmaklık olabilirdi.
Nitekim, komplo teorisi çağrıştırmak talihsizliğine düşen Başbakan’ın ilk "manidar" sözünüve bizim Cumhurbaşkanıyla asla olmayacak duaya amindiyerek onu törene beklemek hayalciliğinini bir kenara bırakırsak, genel anlamdaki devlet gerçek "devlet" kimliği sergiledi.
Cinayeti derhal lánetleyen "resmiyet" hem Dink’in şahsında tüm ulusu harmanladı; hem de bilhassa, faili derhal yakalamakla içerideki ve dışarıdaki spekülasyonlara tırpan attı.
Başta Erivan, Ermeni diasporasının temsilcilerini cenaze törenine davet ederek de, gerek insani, gerek diplomatik alanda Türkiye’nin zemin kaybetmesini ciddi biçimde önledi.
* * *
İŞTE tüm bunlardan dolayı, şu aşamada "çıktık açık alınla" demek hakkımızdır.
Üstelik eminim ki; üstelik göreceğiz ki; Dink’i kaldırıma akan kanı önümüzdeki aşamada, Türk, Ermeni, Kürt, vs, tüm ulusumuzun alnını sonsuz defa daha çok pırıldatacak.
Hrant ahparik, dilediğin ve inandığın gibi, senin kanın işte böyle yerde kalmayacak.