Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Bu tablodan çıkış siyasetin görevi

HIRANT Dink cinayetinin, Türkiye’ye düşmanlık olduğundan herkes hemfikir.

Bu cinayeti işleyenin yakalanması elbette sevindirici bir gelişme. Ancak cinayeti işlettirenlerin 17 yaşındaki bir çocuğun arkasında gizli kalmasını önlemek ise en büyük vatanseverlik olacaktır.

Oysa, sadece Trabzon’da yakın zamanda olanları, başta TAYAD üyesi beş gencin linç edilmek istenmesi ve Rahip Santoro’nun öldürülmesini anımsadığımda çok da umutlu olamıyorum.

O dönemin emniyet yetkilileri hiçbir kusurları yok gibi, bırakın istifa veya görevden alınma, terfi ettirilmişse nasıl umutlu olunabilir ki?

İstanbul’da iki gün arayla aynı tip kamyonet bombalar sinagog, banka, elçilik duvarlarında patlıyor, 58 vatandaşımız ölüyor ve tek bir kamu görevlisine dahi fatura kesilmiyorsa umut korunabilir mi?

Dilerim bu kez yanılırım.

BÜYÜK UZLAŞMA GEREK

Dink cinayeti, özellikle 2007 için yeni korkular üretmeye başladı.

Ankara’da, "Daha ocak bitmeden neler göreceğiz" diyenler çoğaldı.

Böylesi bir ortamda ülkeye güven vermesi gereken tek kurum da siyaset.

Çünkü, bu eylemler, şu ya da bu nedenle yapılmış olabilir; ama beslendikleri alan Türkiye’nin gerilim, çatışma ve bölünmüşlük yüklü atmosferidir.

Bu olumsuz atmosferden kurtulmanın ilk yolu da cumhurbaşkanlığı seçimi başta olmak üzere büyük bir uzlaşmayı gerçekleştirebilmektir.

Uzlaşmanın sakin bir genel seçim süreciyle desteklenmesi de şart.

Aksi takdirde birileri, ortam elverdiği için Türkiye’yi daha da zora sokacak planlarını soğukkanlılıkla gerçekleştirmeye devam edecektir.

Türkiye bu planları bozabilmelidir.

Bunun ilk şartı da siyasetin üstüne düşeni yerine getirmesidir.

Siyaset kurumu içinde ilk görevin iktidara düştüğü de ortada.

İşte bu noktadan baktığımızda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kızılcahamam konuşması yeterince umut verici olmuş mudur, diye sormak gerek. Soruya "evet" yanıtı vermek çok zor; çünkü Başbakan konuşmasında gerilimleri yok etmekten öte herkese en sert eleştiriyi sürdürmeyi yeğledi.

Oysa, Dink cinayeti ardından Kızılcahamam çok da iyi fırsat olabilirdi.

BAYKAL’IN ÇAĞRISI

Uzun yıllardır siyaseti yakından izleyen bir gazeteciyim.

Ülkeyi yöneten birinci güç hükümet olduğu için muhalefetin gerginlik yaratma girişimlerine karşın iktidarın sükuneti korumasına, hatta uzlaşmaya gitmesi gereğine ne kadar inandığımı bu köşenin okurları anımsayacaktır.

Bu inançla baktığım zaman da Kızılcahamam’dan umut yeşertilemez.

Oysa ana muhalefet lideri Deniz Baykal, 301’inci madde ile ilgili tutumu nedeniyle eleştirilse de hemen İstanbul’a giderek Dink’in ailesiyle Ermeni Patrikliği’ni ziyaret ederek olumlu bir adım atmıştır.

Yaptığı ziyaretlerden çok memnun kaldığı gözlenen Baykal da bu dönemi aşmanın öncelikle siyasetin, kendilerinin görevi olduğunu vurguluyor.

"Çatışmayı bir kenara bırakacağımız bir dönemden geçiyoruz" diyor.

Başbakan da Kızılcahamam’daki gibi tabanı motive etmek yerine, başta muhalefet partileri olmak üzere her kesime sağduyu telkin eder ve bunda samimi olduğunu kanıtlarsa, büyük uzlaşma için en güçlü adımı atmış olacaktır.

Böyle bir dönemde bir Başbakan için ilk görevin de bu olması gerekmez mi?
Yazarın Tüm Yazıları