Güncelleme Tarihi:
Yaşınız 35 oldu, meslekte 15 yılı geride bıraktınız... Hayatınızda ne değişti?
- İlk albümümü yaptığımda 20 yaşındaydım. Genç kızlıktan kadınlığa geçiş yıllarımı kendimi frenleyerek geçirdim. Yaşıtlarım her konuda özgürken bende hep otokontrol vardı. Bir yandan şöhreti anlamaya çalışıyordum, bir yandan da kendimi korumaya... İçimdeki dişiyi bastıra bastıra bugünlere geldim. Ama artık kadınlığımı özgürce yaşayacağım.
Ve çok seksi bir kadın var karşımda...
- Evet ama ‘bağırmayan bir seksilik’ benimki. Avamlık ve seksilik arasında ince bir çizgi olduğunu düşünüyorum.
Siz nasıl hep çizginin seksi tarafında kalabiliyorsunuz?
- Bu tamamen benim mizacım, tenim, bakışım ve ifademle ilgili. Sene 2007, ‘Unut Beni’ klibinde fermuarı boğazıma kadar çekmiştim ama bacaklarım ve ayaklarım açıktaydı. Bu sefer ayaklarımı çok beğendiler, fetişler uyandı. Hiçbir zaman çok açmaktan yana olmadım. Bir tarafın açıksa diğer tarafın kapalı olacak. Denge çok önemli. Ama kendimi de tutmuyorum. Katı kurallarım yok. Yeri geldiğinde yeşil bikiniyle yeşil elmaların arasına da yattım, dondurma da yaladım. Kaliteli duracağına inanırsam yapıyorum.
Biri gelip “Bengücüm yeni klibinde dondurma yalayacaksın” dediğinde ne ikna ediyor sizi?
- Ekip seni rezil de eder, vezir de... O yüzden hep en iyilerle çalışmaya özen gösterdim. Ucuz et peşinde olan insanlardan uzak durdum. Çok şükür bugüne kadar verdiğim hiçbir fotoğraftan pişman değilim.
Geçenlerde Gülşen’in kırmızılı klibi çok tartışıldı. Sizce pop müziğe çıplaklık niye gerekli?
- Biz sürreel bir şey satıyoruz. Ben evde yeşil bikiniyle gezmediğim gibi, diğer arkadaşım da kırmızı diz üstü çizmeler ve mayoyla gezmiyor. Kliplerimizde hayal ürünüyüz, bir şeyi canlandırıyoruz. Şarkıyı yorumlarken de bir şeyi canlandırıyoruz. Yeni şarkımın adı ‘Hodri Meydan’. Gerçek birine söylemiyorum, peşimden gelen kalabalığın diline dolanacak ve onların ruhuna hitap edecek bir söylemde bulunuyorum. İddialı bir şey söylerken görselini de herkesin giyemeyeceği şeylerle vermemiz gerekiyor, işte o zaman star sensin.
TAVANDAKİ AYNA ANCAK POPOMA BAKMAYA YARIYOR
Amaç rol model olmak falan da değil...
- Kesinlikle değil. Amaç, ilham vermek ve bir şeyi canlandırmak. Son klipte kendimi Lara Croft gibi bir bilgisayar oyunu karakteri olarak görüyorum mesela. Adamlara tekme-tokat kafa tutan kadın ben değilim tabii ki. Ben albüm kaydında yorumumu dinlerken aranjöre “Kızın sesini aç” derim. O kız ben değilim çünkü. Ya da klip montajındayken yönetmene “Kızı fazla göstermeyelim” derim. Çünkü o kız Bengü ve biz ona hizmet ediyoruz. Bu durumu tartışabiliriz ama yargılayamayız bence.
Neden Türkiye’de atarlı pop tutuyor?
- Sadece Türkiye’de değil bence... İnsanoğlu isyanı seviyor. Yurtdışındaki pek çok şarkıcı küfürlü şarkılar söylüyor. Müzik duyguyu şaha kaldırmaktır.
Sizin atar-gider söz konusu olduğunda başkomutanlık mertebesinde olmanız mesleğinizde yükselmenizi sağlarken, özel hayatınızı kötü etkiliyor sanki? Kimse yaklaşamıyor gibi...
- O sadece şarkılarım yüzünden değil. Dışarıdan öyle bir duruyorum ki duvar mübarek! Bir çocuk beni kesmeye çalışsa asla göz göze gelemiyorum. Hatta alkol seviyesi yükselmeye başlayınca hemen tüyüyorum.
Nasıl?
- Bütün arkadaşlarım bilir. Hemen şoförümü arayıp “Alo Özcan Bey kapıya gelebilirsiniz” diyorum. Kendimi korumaya alıyorum. Ama böyle de nasıl sevgili bulacağım, inan bilmiyorum.
MARKET ALIŞVERİŞİNİ KENDİM YAPIYORUM
ŞIMARDI DEMESİNLER DİYE RESTORANDA GELEN SOĞUK ÇORBAYA BİLE İTİRAZ ETMEM
2012’de yakın korumanızın vefatıyla sonuçlanan vahim bir trafik kazası geçirdiniz...
- Evet, benim hayatımı kazadan önce ve sonra diye ayıran olay. Hayatta yaşadığımız her şeyin, iyi-kötü her şeyin, bir mesaj olduğunu düşünüyorum. Bir yıl kendime gelemedim. Gerçek bir travmaydı. Ümit’imi kaybettim. Alnım parçalandı...
Kazadan sonraki Bengü nasıl biri?
- Mesela çok istediğim bir iş var. Yüzde 99 olacak, birden bir şey oluyor ve yüzde 1 ihtimal gerçekleşiyor, iş olmuyor. Hiç üzülmüyorum. İnsanlara hayır demeyi öğrendim. Ölüm dışındaki her şeyin bir nedeni, bir çaresi var, biliyorum artık.
2012’den sonra görüntünüz de doğallaştı...
- Kendime her alanda “Ben kimim” diye sormaya başladım çünkü. Stilimi keşfettim, tarzımı oturttum. Saçlarımı boyamıyorum artık. Eskiden harıl harıl solaryumlara girerdim, artık girmiyorum. Yüzümü doğal gülsuyuyla temizliyorum. Kendimi buldum ve böyle beğeniyorum.
Sanatçı egosu denilen şey nedir sizce?
- Bir restoranda gelen soğuk çorbaya “Benim çorbam niye soğuk geldi” demekse ben onlardan değilim. Aksine sırf “Şımardı” demesinler diye o çorbayı içer, hesabımı öder, “Ellerinize sağlık, çok güzel olmuş” derim. Bu, ailemin terbiyesi yüzünden de böyle. Ben sonradan görmedim. Bir şeyleri hazmederek İstanbul’a geldim. Babam bana yokluğu da gösterdi. İstanbul’da Bebek’te bile ev tutabilecekken, üç kız öğrenci, mütevazı bir öğrenci evinde kaldık.
SÖYLEŞİNİN PERDE ARKASI: BAKMAYIN BU POZLARA...
Feriye’ye makyöz, şoför ve kalabalık bir menajer takımıyla geldi Bengü. Bir gün önceden yanına almasını tembihlediğim bütün aksesuvarları ve ayakkabıları getirmişti.
“Bütün eski röportajlarınızı okudum, hepsi birbirine benziyor. Fazla kontrollüsünüz, rica ediyorum, bu röportajda kendinizi serbest bırakın. Bize gerçek Bengü’yü anlatın” diye girdim konuya. Eski arkadaş olmamız da rahatlattı onu. Bengü dışarıdan biraz snob gözüküyor. Reyting kategorisine göre söylersek A+. Yakındansa tam tersi, bizdendir, bizimdir... Abartmıyorum, tanıdığım ünlüler içinde en egosuzu olabilir. Kardeşimle evlenip bize gelin olsa havalara uçarım! Hanımefendidir. Utangaçtır. Bakmayın mayo giyip kimonoyla poz verdiğine. Çekim sırasında ekibindeki erkekleri çekim alanından uzaklaştıracak kadar mahcup biri.