Güncelleme Tarihi:
Devlet Bahçeli, partisinin Elazığ İstasyon Meydanı’nda düzenlediği mitingde yaklaşık 15 bin kişiye seslendi. Miting meydanında ’Elazığ Ovası Bozkurtların yuvası’, ’ Alparslan Türkeş’in askerleriyiz’, ’Ne mutlu Türk’üm diyene’, ’Devletin başına Devlet’, ’Vur de vuralım, öl de ölelim’ sloganları atılıp, Alparslan Türkeş ile Devlet Bahçesi’nin posterleri asıldı.
Konuşmasına, 48’inci açık hava toplantısını Elazığ’da yaptıklarını belirterek, Elazığlıları da ’Aziz Gakkoşlar’ diye selamlayarak başlayan Devlet Bahçeli, "Türkiye koyu bir karanlıkta, kör bir çıkmazdadır. Sizler işsiz ve yoksulken, Ankara’da bir avuç imtiyazlı ve sonradan görme hazineyi hortumlamakta, kaçak saraylarda yaşamaktadır. Sizler darlık ve yokluk çekerken, AKP milli servet ve kaynakları zimmetine geçirmektedir" dedi. Halkın zor durumda olduğunu, suyun başını tutanların küplerini doldurduğunu kaydeden Bahçeli, "AKP’ye umut bağlayan aç gözlüler ekmeğinizi dilim dilim küçültmektedir. Para ve servet avcıları rızkınızı yağmalamanın peşindedir. Ekonomiyi ithalata bağlayan, kaçakçılığı teşvik eden, sıcak paracıları, faiz, rant ve silah lobilerini memnun eden AKP’nin, Elazığlıyı dert ettiği yoktur. Erdoğan ve Davutoğlu’nun aklında siz değil, BOP’un hedefleri, küresel güçlerin kanlı hesap ve çıkarları vardır. Çöken dış politikaya bakınız, ülke olarak düştüğümüz acınası duruma dikkat ediniz, bunları açıkça göreceksiniz" diye konuştu.
Devlet Bahçeli, iktidara gelmeleri halinde asgari ücreti 1400 liraya çıkaracaklarını, çiftçiye mazotu 1 lire 75 kuruştan satacaklarını yineledi. Başbakan Davutoğlu’nun, TÜSİAD başta olmak üzere sağa sola koşarak asgari ücret artışına karşı blok oluşturduğunu ileri süren Bahçeli, "Asgari ücretlinin gezmeye, karnını doyurmaya, tatil yapmaya, temel ihtiyaçlarını kimseye muhtaç olmadan karşılamaya hakkı yok mu? Hep yandaşlarınız mı yiyecek? Hep bakan çocukları mı sefa sürecek? Böyle bir haksızlık, böyle bir adaletsizlik inançlarımızın ve kültürümüzün neresinde var? Davutoğlu, boşuna kendini yorma. Boş yere çırpınma. Nasıl olsa 7 Haziran’dan sonra yoksun ve olmayacaksın. Nasıl olsa AKP iktidardan kayıp düşecek" dedi.
"ALÇAKSIN, ŞEREFSİZSİN"
Bahçeli, şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nin Recep Tayyip Erdoğan’ın kuşatması ve tazyiki altında olduğunu belirterek, şöyle dedi:
"Erdoğan layık olmadığı makamın ağırlığı altında ezilmiş, siyasi tarafgirlikle, açılış kılıfı altında düzenlediği mitinglerle Cumhurbaşkanlığını mahvetmiştir. Bu şahıs her gün fitne saçmaktadır. Erdoğan israf, itham, inkar ve iftiradır. Dün yine zırvalamış, hezeyana batmış, zıvanadan çıkmıştır. Erzurum’da milliyetçilik postuna bürünebilmek, milli poz verebilmek adına asıl yüzü ve niyetini saklamak için olağanüstü gayret sarf etmiştir. Ve bunu yaparken şahsıma ve partimize ağza alınmadık hakaretleri arka arkaya sıralamıştır. Erdoğan aklıyla arasını açmış, klinik bir vaka haline gelmiştir. Güya ben demişim ki, ’HDP Meclis’e girmezse ülkede kaos olur, erken seçime gidilir.’ 29 Mayıs günü Erzincan’da, Erdoğan’dan bunu ispatlamasını istemiştim. İspatlamayanın namert, alçak ve şerefsiz olduğunu hiç çekinmeden haykırmıştım. Fakat Erdoğan bana mısın demiyor. Sanki duvara konuşuyorum. Pişkince, hayasızca asılsız ve ahlaksız iddiasını sürdürüyor. Bak Sayın Erdoğan, MHP Genel Başkanı olarak, bölücü HDP’nin Meclis’e girmediği takdirde kaos olur türünden bir beyanatım varsa ve sen bunu somut şekilde, yer ve zamanını göstererek açıklayamıyorsan, tekrar ifade ediyorum, alçaksın, şerefsizsin. Erdoğan, sen nasıl bir Müslümansın? Hadi Cumhurbaşkanı olmanı geçtik de, nasıl bir insansın? Sen de hiç mi Allah korkusu yok? Sen de hiç mi günaha girme kaygısı kalmadı? Yalan söylemek, iftira atmak, gıybet yapmak, dedikodu ve tezviratlara bel bağlamak İslamiyet’in hangi buyruğunda, Kur’an-ı Kerim’in hangi ayetinde vardır? Senin yaptıklarına ancak iblis teşebbüs edecektir. Erdoğan bu iddiasını ispata mecburdur. Erdoğan ileri sürdüğü hayasız iddiayı netleştirmekle mükelleftir."
"SENDE ŞEREF VE MERTLİK İŞPORTAYA DÜŞMÜŞ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Erzurum’da şahsına yönelik, ’Nerede siyasi kadromdan bir arkadaşım İmralı’daki ile masaya oturdu, bunu ispat et. Eğer bunu ispat etmezsen alçaksın, namertsin, müfterisin’ dediğini belirten Bahçeli’nin yanıtı da sert oldu. Bahçeli şunları söyledi:
"Sayın Erdoğan şimdi kulaklarını aç ve Elazığ’dan bizi dinle. Artık iyice anlaşılıyor ki, sende şeref ve mertlik işportaya düşmüş, hurdaya çıkmış. Erdoğan 16 Eylül 2012’de, katıldığı bir televizyon programından tıpkısının aynısıyla şöyle konuşuyor. ’Biz statükoyu nerede kırdık? Ada’ya danışmanımızı göndermek suretiyle kırdık. Oslo’ya göndermek suretiyle kırdık. Statükoyu korumak isteyenler yanlış yapıyorsun dediler bana. Hayır ben onun riskini alıyorum dedim.’ Erdoğan bu sözlere dublaj, montaj, komplo diyebilecektir. Fakat ne derse desin, neyi bahane gösterirse göstersin, her şey meydandadır. Ve terörle pazarlık edenlerin kirli yüzü açıktadır. Erdoğan defalarca İmralı canisine AKP’den milletvekili aday adayı olmuş özel temsilcilerini göndermiş, PKK’yla görüşmelere en yakın adam ve arkadaşlarını görevlendirmiştir. Erdoğan kendi kendini yalanlayarak ne duruma düşmüştür? Biz geçmişte kendisine PKK’yla görüşüyorsun dedik, yine şerefsizlik polemiğine başvurdu, kaybetti. Cumhurbaşkanı görevine başlarken şeref ve namus üstüne yemin etti, kaybetti. Şimdi bir kez daha ispat bekliyor, aksi takdirde alçaklıktan ,namertliğe kadar sövüp sayıyor. Erdoğan, bilesin ki, bizim ispatlamamıza gerek yoktur. Sen zaten her şeyi ispat ediyorsun. Yazık ki söylediğin ağır sözlerin de misliyle geri dönüyor, alnına kazınıyor. Ve şerefsizliğin kara bulutu başının üzerinden bir türlü ayrılmıyor. Kazdığın kuyuya yine kendin düşüyorsun. Ektiğin rüzgarı fırtına olarak biçiyorsun. Erdoğan sen yakın tarihimizin en yanlış şahsiyetisin. Milletimiz adına çok üzülüyorum. Elazığlı adına kahrediyorum. Böyle birisinin Cumhurbaşkanı olması yıkımdır, kayıptır, zulümdür, milli ve manevi depremdir."
ERDOĞAN’A SORULAR
Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bazı soruları olacağını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İmralı canisiyle mektuplaştın mı? Öcalan canisinin İmralı Adası’ndan günü birlik giriş-çıkışlarına onay verdin mi? Ve şahsen temas kurdun mu? Kandil’deki PKK’lılara dinlenmesin diyerek kriptolu telefon gönderdin mi? Terör baronlarıyla telefon görüşmeleri yaptın mı? Bülent Arınç’a yönelik düzmece suikast iddiasından sonra, girilen kozmik odalardan gasp edilen devlet sırları, en mahrem bilgiler kimlerin eline geçti? Şu anda Türkiye’nin güvenlik kartları hangi mihrakların elindedir? KCK’nın kuruluşunda katkın ve dahlin var mı? PKK ve HDP’ye başkanlık karşılığında federasyon ümidi verdin mi? Daha sorularımız vardır. Fakat Erdoğan’a şimdilik bunlar yetecektir. Erdoğan’ın çok yakında maskesi düşecektir. Çok yakında eski günlerini mumla arayacaktır. Ve günü geldiğinde ya kaçacak ya da adalete hesap verecektir."