Oluşturulma Tarihi: Ağustos 15, 2015 08:44
NSU davasının müdahil avukatlarından Mehmet Daimagüler, davanın geleceğiyle ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Başsanık Zschaepe konuşacak mı? Gerçek ortaya çıkar mı? Dava nasıl sonuçlanır? Mahkeme bitince dava biter mi? Zschaepe nasıl biri?
ON cinayet, iki bombalı saldırı, 15 banka soygunundan sorumlu tutulan aşırı sağcı terör çetesi NSU davası iki yılı aştı. 224 duruşma yapıldı. Şimdiye kadar 33.5 milyon Euro harcandı. Mahkeme tatile girdi ve duruşmalar 2 Eylül'de tekrar başlayacak. Kurban ailelerin avukatları duruşmanın önemli bir safhaya girilmesini bekliyor. Müdahil avukatlardan Mehmet Daimagüler, davayla ilgili Hürriyet'e önemli açıklamalarda bulundu..
- Dava başlayalı iki yılı geçti. Gidişattan memnun musunuz?
Hem çok memnunum, hem aynı zamanda hiç memnun değilim. Memnunum, çünkü sanık Beate Zschaepe haklı olarak cinayetten yargılanıyor ve ben mahkum olacağına inanıyorum. Zschaepe'nin bir neonazi teröristi olduğuna inancım tam.
- Ama cinayet yerlerinde Zschaepe yok?
Bunu tam olarak bilmiyoruz. Nürnberg'te onu gören bir tanık var. Ama katil olması için olay yerinde olması şart değil. Eğer bir kişi hakim rol oyn
arsa, katil olması için grupta, olay yerinde olması gerekmez.
- Zschaepe konuşacak mı?
Ben konuşma şansının yüksek olduğuna ama gerçeği söyleyeceği şansının da az olduğuna inanıyorum. Bu kadın manipülatif biri. Başka insanlar için empati duymayan bir kadın. Kurban ailelerin acılarının kendisi için hiçbir önemi olmadığı izlenimi veren bir kadın. Halit Yozgat'ın annesi nerdeyse diz çökerek, yalvardı. “Oğlumu niçin öldürdünüz?” dedi. İsmail Yaşar'ın kızı, “Babamı niye öldürdünüz?” diye sordu? Ama hiçbir şey söylemedi. Ben konuşsa bile çok fazla bir şey beklemiyorum ondan.
- Zschaepe bugüne kadar bir pişmanlık göstermedi. Bu ne anlama geliyor?
Cinayetten mahkum olmayacağını düşündü. Ama şimdi gördü ki, bu hesabı tutmayacak. Sonunda mahkum olacağını yavaş yavaş anladı. Sadece ömür boyu değil, ağırlaştırılmış müebbetten mahkum olacak. Bu da 15 yıl sonra otomatik olarak serbest bırakılmayacağı anlamına geliyor. Pişmanlık göstermesi, mahkemeye suçunu hafifletme şansı sunar. Ama nedir pişmanlık? Sadece “Üzgünüm” demesi yetmez. Benim için yapabileceği tek pişmanlık, gerçeği tüm yanlarıyla anlatması. Ama ben bu kadının gerçekleri söyleyeceğine inanmıyorum.
- Zschaepe'nin kişiliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
O suç ortağı. Avukatlarını azletme çabasında gördük. Ne istediğini iyi bilen biri. Avukatlarını yardımcı işçi gibi kullanmak istiyor. O olmadan NSU olmazdı.
- “Davanın gidişatından aynı zamanda hiç memnun değilim” dediniz. Niçin?
Birincisi NSU hakkında her şeyi bilmiyoruz. Federal Savcılığın, NSU'nun üç kişiden ibaret olduğu sanısını yanlış buluyorum. Ben NSU ve ağının çok daha büyük olduğunu düşünüyorum. Köln'den Heilbronn'dan tanık ifadeleri var. Olay yerlerinde gördükleri kişilerin Böhnhard veya Mundlos'a benzemediğini söylüyorlar. Demek ki başkaları da var. Elimizde 5 bin kişinin üzerinde bir ölüm listesi var. Listede hiç tanınmayan insanların adı bulunuyor. Mesela Allgaeu'dan bir doktor, Siegen'den bir savcı gibi. NSU teröristleri bu isimleri nerden aldı
? Ben onlara bu bilgileri veren yerel yardakçıları olduğuna inanıyorum. Örneğin Rostock'ta döner büfesinde öldürülen Mehmet Turgut cinayeti. Burası çıkmaz sokak. Bu adresi nerden buldular? NSU'nun üç kişi olduğu algısı yanlış. Federal Savcılık davayı çabuk bitirmek için örgütü dar tutuyor.
Diğer memnun olmadığım önemli bir nokta ise istihbaratın rolünün yeterli aydınlanmamış olması. Örnek, Halit Yozgat öldürüldüğünde olay yerindeki internet kafede bulunan istihbarat memuru Andreas T. vakası. Onun yalan söylediğini herkes biliyor. Polis bile “Yalan söylüyor” diyor. Andreas T.'nin cinayet yeri internet kafeye gitmeden önce 10 dakikayı aşkın bir süre bir muhbirle telefonla görüştüğü biliniyor. Andreas T. ne konuştuklarını bilmediğini iddia ediyor. Bu yüzden muhbir neonaziyi mahkemede tanık olarak dinledik. Bu neonazi duruşmaya bir avukatla geldi. Müdahil avukatlar, “Nereden buldunuz bu avukatı?” diye sordu. “Bir makam tarafından önerildi” dedi. “Hangi makam?” sorusuna yanıt vermek istemedi. Üzerine gidince, “Hessen istihbarat teşkilatı” dedi. Bu neonazi tanık, avukatı istihbaratın ödediğini de itiraf etmek zorunda kaldı. Bir neonazi tanığa devlet para ödüyor. Bu bir skandal. Biz bu avukatın azledilmesini istedik. Ama Federal savcılık karşı çıktı. Bu bizi istihbarat teşkilatının rolü konusunda şüpheye düşürüyor.
- 2 Eylül'de dava yeniden başlayacak. Bu sorular aydınlığa kavuşacak mı?
Gerçekçi olmak zorundayız. Biz bu davada tüm gerçekleri öğrenemeyeceğiz.
Bu çok düş kırıcı olur ama...
Sözümü daha bitirmedim. Bu, düş kırıcı ve acı bir gerçek. Ama biz burada bırakmayacağız. Devam edeceğiz. Müdahil avukatlar oolarak en küçük bir gerçeği bile ortaya çıkarmak için mücadele edeceğiz. Zaten müdahil avukatlar olmasaydı, bu dava çoktan biterdi. Gerçekler bir süre gizlenebilir. Ama bir gün ortaya çıkacak. Bugün veya yarın olmayabilir. Belki bir yıl, belki iki yıl sonra. Bir gün biri konuşmaya başlayacak. Bir gün bazı belgeler bulunacak. Bu dava burda bitmeyecek. Başka davalar başlatacağız. Anayasa Mahkemesi'ne, Avrupa Adalet Divanı'na gideceğiz. Biz Mayıs'ta Cenevre'de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu avukatlarıyla görüştük. Bizi haklı görüyorlar. New York'a BM İnsan Hakları Komisyonu'na gideceğiz. Hukuksal baskıyı sürdüreceğiz.
Seri cinayetlerde kullanılan Ceska tabancayla ilgili sorular sizce açıklık kazandı mı?
Evet, İsviçre'den geliyor. Ama benim için burada önemli olan soru, Ceska'nın parasını kimin ödediği. Neonazi elebaşı ve muhbirlerden Tino Brandt istihbarattan 200 bin Euro’nun üzerinde para alıyor. Bu biliniyor. Tino Brandt ifadesinde devletten aldığı bu paraları NSU'ya verdiğini de itiraf etti. Burada şu soru önemli: Devletin paraları silah alımında da kullanıldı mı? Biz bu paraların üçlüye gittiğini biliyoruz. Soru ama devlet bu paraların üçlüye gittiğini veya bu parayla ne yapıldığını biliyor muydu?