Güncelleme Tarihi:
KENAN, gençlik yıllarında THKP/C üyesiydi. Ailesine bazen İstanbul Üniversitesi Felsefe bazen de İşletme Bölümü öğrencisi olduğunu söylüyordu. Sık sık gözaltına alınıyordu. 1981’de babasına, “Fransa’ya Lyon Üniversitesi’nde doktora yapmaya gidiyorum” dedi. Yıllarca haber alamadılar. Derken 1988 Anneler Günü’nde, Renauld 5 otomobille çıkageldi İznik’teki baba ocağına. Fransa’da iftiraya uğradığını, cinayetle suçlandığını söyledi. İnandılar. Bir gün kendilerin de kurban olacağını bilemediler. Evlattı, en küçük ve en zeki çocuklarıydı.
İDAMLA YARGILANDI
Kenan, Lyon’daki ev arkadaşı Afyon Emirdağlı Mehmet Yılmaz’ı başından vurarak öldürdü. Halıya sarıp çöplükte yaktı. Otomobilini, parasını aldı. Yılmaz’ın pasaportuyla Kapıkule’den giriş yaptı. Fransız kadın savcı, faili meçhulün peşini bırakmadı, cinayeti Kenan’ın işlediğini ortaya çıkardı. Interpol kırmızı bülteniyle aranmaya başladı. 1998’de, İstanbul’da yakalanıp idamla yargılandı, müebbet hapse mahkûm oldu. Ünlü avukat Ali Rıza Dizdar savunmasını üstlendi. Onun sayesinde 2005’te Şartlı Tahliye Yasası’ndan faydalanıp çıktı. Özgürdü artık.
SONRADAN ÖĞRENDİ
Kenan, yakalanıncaya kadar geçen on yılda ne yapmış, nasıl bir hayat kurmuştu kendine?
İznik’ten İstanbul’a gitti. Şaşırtıcı bir başarı grafiği çizdi. Bir bankanın genel müdürlüğüne kadar yükseldi ama evrakta sahtecilik yaptığı gerekçesiyle işine son verildi. Özel bankanın sahibinin makam aracının önün kesip, terör örgütü üyesi olduğunu, örgütün bunun hesabını kendisinden bir gün soracağını söyledi. Bir başka bankada iş buldu. Aynı bankada yönetici Canan Aydın’la tanışıp 1993’te evlendi. Bir yıl sonra oğulları C. doğdu. Canan, kocasının katil olduğunu çok sonradan, kayınvalidesi Emine Öner’den öğrendi.
CANAN’IN SEVGİLİSİ
Kenan hapse girince Canan, Bayrampaşa Kuru Gıda Hali’ndeki bir şirkette çalışmaya başladı. O dönem önce Haydar adlı bir sevgilisi oldu. Daha sonra da DSP İstanbul Milletvekili eski DİSK Başkanı Rıdvan Budak’ın amcasının oğlu Mustafa Budak’la birlikte oldu. Mustafa artık Canan’ın Bayrampaşa’daki evinde kalıyordu. Canan’ın annesi Perihan Aydın, Samsun’da yaşıyordu. Torunu C.’ye bakmak için kızının Bayrampaşa’daki evine taşındı. Canan ile Mustafa, ticarette netameli işlere giriştiler. Tefeciler peşlerine düştü.
TAHLİYESİNİ GİZLİYOR
Canan, oğluyla birlikte cezaevine ziyarete gittiğinde eşinin tahliye olduğunu öğrendi. Kenan, doğruca İznik’teki baba evine gitmişti. Hapisteyken karısının kendisini aldattığını düşünüyordu. Annesi, gelininin erkeklerle telefonda konuştuğunu söylemişti bir görüş gününde. Kenan karısından bu yüzden hapisten çıktığını gizlemişti. Takip edecekti onu. Yaşlı anne-baba da ihanete uğradığını söyleyen oğullarına çok üzülüyordu. “Medeni insan gibi boşan” deseler de Kenan yanaşmadı. İstanbul’da annesiyle yaşayan oğulları C., büyümüş, Samsun’da yaşayan anneannesi, torununa bakmak için Bayrampaşa’daki eve taşınmıştı. Canan oğluyla ilgilenmiyordu. Yıllar hızla akıp gidiyordu. C., sınavda Samsun Anadolu Lisesi’ni tercih etti, kazandı. Lise yıllarında anneanne ve dedesinin yanında kaldı. Onlar da sevgi ve ilgilerini hiç eksik etmediler.
ANNENİ TATİLE GÖTÜRÜYORUM
Kenan oğlunu aramıyor, sormuyordu. Üniversite yıllarında olduğu gibi ne ziyaret etti, ne harçlık gönderdi ne de alıp yemeğe götürdü. Oğlu hiç yokmuş gibi davrandı. Bir sevgi sözü ağzından çıkmadı, sevgiyle dokunmadı bile… C., annesiyle babasının bir araya gelmesini istiyordu. O zaman her şey yoluna girer, sıcacık bir yuvada mutlu mutlu yaşardı. 24 Mart 2005’te Kenan, Samsun’daki oğluna telefon etti. “Anneni tatile götürüyorum. Barıştık” dedi. C., sevinçten uçtu. Anneannesine ve dedesine müjdeyi verdi. Ertesi gün cep telefonundan annesini aradı, tatilin nasıl geçtiğini sormak için. Ama kapalıydı. “Herhalde rahatsız edilmemek için kapattı” diye düşündü. Annesi kendisine döner, şahane tatili anlatırdı nasılsa. Ama olmadı. O telefon, o günden sonra bir daha açılmadı. Perihan Hanım da kızına bir türlü ulaşamıyordu. Ev telefonuna da hep damat Kenan çıkıyordu. Her seferinde Canan’ın dışarıda arkadaşlarıyla yemekte olduğunu söylüyordu. Canan’ın kardeşi Vedat Aydın, durumdan kuşkulanıp İstanbul’a geldi. Kayıp başvurusunda bulundu.
POLİS İLGİLENMEDİ
C., annesini özlüyordu. Her gün ağlayarak babasını arıyordu, “Annem nerede?” diye. Babası da “Annen sevgilisiyle Romanya’da yaşıyor” diyordu. Canan’ın babası emekli işçi Muzaffer Aydın, kızının bulunması için çalmadık kapı bırakmadı. Damadından şüpheleniyordu. Kızının başına kötü bir şey gelmişti mutlaka. Ama İstanbul polisi sıradan bir kayıp gözüyle bakıyordu. Canan, yetişkin, çalışan bir kadındı. Sevgili ihtimali de kuvvetliydi nasılsa. Kenan’ın anne-babasının da ortadan kaybolduğunu öğrendiklerinde “Kenan yapmıştır” dediler. Evlat hasreti yetmezmiş gibi Muzaffer Bey, 2008’de damadının bir sürpriziyle karşılaştı. Kenan, evlerini almak için adlarına imzalanmış 100 bin lira tutarındaki senetlerle kendilerinden mal talebinde bulunuyordu. Üstelik haklarında icra davası açmıştı. Mahkeme devam ederken, Kenan’ın İznik’te kaybolan anne-babasının mallarını üzerine geçirmek için sahte evrak düzenlemekten 2009 Temmuz’unda cezaevine girdiğini öğrendiler. “Resmi makamları yanıltıcı evrak düzenlemekten” tutuklanmıştı. Hiç üzülmediler. Ama üç ay sonra çıkmıştı, arkasında bıraktığı üç kayba rağmen elini kolunu sallayarak dolaşıyordu.
YARIN: ASİTTE Mİ ERİTTİ?