Güncelleme Tarihi:
Bunlar, “Sana Bir Sır Vereceğim” dizisinin hayran sayfasından sadece birkaç başlık. Ekrana geldiği günden beri istikrarlı bir şekilde “takipçi” sayısını milyonlara ulaştıran bu fantastik dizi artık yok. Çoğunlukla 12-16 yaş arasındaki izleyicileri ise neredeyse yasta. SBSV bitmesin diye öylesine “örgütlendiler” ki dizinin sayfalarında yorum yapacak yer bırakmamışlar, YouTube’daki videoları milyonlarca kez tıklamışlar, hatta reklamlarda bile kanal değiştirmemişler. Ama nafile! Televizyon kulislerinde dolaşan dedikodulara göre izleyici kitlesi çok genç olduğundan kanal fazla reklam alamıyormuş. Ayrıca 1 saat 35 dakikalık bölümler halinde çekilmesine rağmen, bunlar ikiye bölünerek yayınlanıp oyunculara sadece tek bölüm parası veriliyormuş. Tabii bunlar işin rivayet kısmı. Bu hafta bendeniz SBSV’nin en çok sevilen iki karakterini canlandıran Demet Özdemir (Aylin) ve Ekin Koç (Tilki) ile hem hayatlarını değiştiren bu diziden önceki yaşamlarını, hem de bundan sonra kendilerini neler beklediğini konuşmak için buluştum. Elin Justin Bieber’ı varsa bizim de “Aytil”imiz var dedik ve başladık muhabbete. Bir de onları “süper güçleri” olmadan tanıyalım bakalım.
DEMET ÖZDEMİR TİPİK BİR TAŞRA AİLESİYDİK
*“Sana Bir Sır Vereceğim”in Aylin’iyle içli dışlıyız ama Demet’in sırlarını bilen yok. Kimsin, kimlerdensin?
- İzmit’in küçücük bir kasabasında geçti çocukluğum. Annem, babam, ablam ve abimle iki katlı bahçeli bir evde yaşardık. Kısaca tipik bir taşra ailesiydik.
- Aslında önce ablamın yıldızı parladı. “Çarkıfelek”e izleyici olarak İstanbul’a gittiğinde Mehmet Ali Erbil’le tanışmıştı.
*Seyirci olarak gittiği yarışmada ablanın feleği nasıl çark etti peki?
- Mehmet Ali o kadar seyircinin arasında ablamı fark etmiş ve ona “Yüzün çok güzel, Neşe Erbek’in ajansına kaydol” deyip bir kart vermiş. Ablam ajansa yazıldıktan bir hafta sonra da ilk teklifini aldı.
*Mehmet Ali’nin ipiylekuyuya mı inilir canım? Aşk falan olmasın aralarında.
- Hiç öyle bir şey olmadı. Ama onu dinledi ve gelen teklifi değerlendirmek için babamdan gizli, aynen Türk filmlerdeki gibi trene atlayıp İstanbul’a gitti.
*“İstanbul seni yenicem ulan” diye bağırdı mı trene binerken?
- (Gülüyor) 19 yaşındaki ablam babamın korkusundan gözüne kalem bile çekemezdi. Zaten bizim evde makyajın her türlüsü yasaktı. Daha 8-9 yaşında olmama rağmen, ablamın tüm kaçış planını ben yaptım. Anneme de babamı oyalama görevini verdim.
SIRA DAYAĞINDAN GEÇMİŞLİĞİM ÇOKTUR
*Baban durumu fark etseydi ne olurdu? “Beş kardeş”le tanışır mıydın?
- Hem de nasıl! Zaten çok sıra dayağından geçmişliğimiz var. Özellikle de ablam benden daha fazla korkardı babamdan. Onun karşısında kafamızı öne eğip beklediğimizi hatırlarım.
*Boyundan büyük riskler alman bir işe yaradı mı bari?
- Yaramaz mı! Ablamın ilk işi bir dergi kapağıydı. Ardından Mustafa Sandal’ın “İsyankar” klibi için teklif geldi. Tabii olanlardan babamın haberi yok. Akşam eve geldiğinde “Acaba öğrendi mi?” diye hepimiz korkudan titriyorduk. Bir ay boyunca o korkuyla yaşadık. Dergi meselesini halledebilsek bile klipten kaçma şansımız yoktu.
*Sanırım, cesaret hapı yutmuşsunuz...
- Ne yapabilirdik ki? Başka çaremiz yoktu. Yaşadığımız kasabadan çıkmak için bütün ümidimizi o klibe bağlamıştık. Tek ışığımız ablamdı, eğer o İstanbul’a gidip para kazanabilirse biz de kurtulacaktık.
*Sonunda size de göründü mü büyük şehrin yolu?
- Artık bıçak kemiğe dayanmıştı. Babamı karşımıza alıp konuştuk ama döktüğümüz diller işe yaramadı; “Daha fazla dinlemek istemiyorum, defolun odanıza” dedi. Biz de ablamla kendimizi odaya kilitleyip günlerce ağladık. Sonunda taşınmak için babamı ikna ettik ama o bizimle gelmedi.
*Tek başına mı kaldı?
- Biz gittikten hemen sonra evlendi. Şunu da söylemem lazım ki; önümüzü açmak, bize yapabileceği en büyük iyilikti.
ŞÖHRET PEŞİNDE KOŞMAK AİLEYİ DAĞITTI
*Görüşüyor musunuz peki?
- Yıllarca görüşmedik ama kısa süre önce barıştık. Fakat hiçbir zaman bizden nefret ettiğini ya da sevmediğini düşünmedim. Sadece çok inatçıdır.
*İsteseydi gitmenize engel olabilirdi değil mi?
- Olabilirdi tabii. Ona saygı duymamın sebeplerinden biri de budur zaten.
*Şöhret peşinde koşmak aileyi dağıttı diyebilir miyiz?
- Evet, çünkü o sene abim de Almanya’ya taşınıp anneannemle birlikte yaşamaya başladı. Ben de ablam ve annemle İstanbul’a geldim.
*“Parçalandık ve her bir parçamızı ayrı yere bıraktık” misali...
- Hepimiz için hem güzel, hem zor zamanlardı. Bizimkiler boşanınca evin erkeği ablam oldu. Çok para kazanamamasına rağmen beni kolejde okuttu.
*Oh ablan çalışsın sen de ye...
- Önceleri öyleydi. Ablam hem katalog çekimlerine gidiyordu, hem dans ediyordu. Çift işte çalışarak baktı bize. Bir gün aşık oldu ve pat diye evlendi.
*Ve siz de onun evine yerleştiniz...
- (Gülüyor) Yok canım, bu sefer evin reisi ben oldum mecburen. Ablam dans ederken giydiği kıyafetleri yadırgıyordum, çok açık geliyordu. “Ben asla öyle giyinmeyeceğim, avukat olacağım” dediğimde ablam “Büyük
DANS EDİP PARA KAZANMAK İÇİN BİR AYDA 11 KİLO VERDİM
*Başa gelen çekilir.
- Aynen. Ablam zengin bir adamla evlenmişti ama bu bize bir yarar sağlamadı. Göbeğimizi kendimiz kesmek zorundaydık. Bir gün paramız suyunu çekti. Neredeyse bir dilim ekmeğe muhtacız. Annemle oturmuş kara kara düşünüyoruz ne yapacağız diye...
*Ve dans ayakkabılarını giydin ayağına.
- Hemen giyemedim. 16 yaşındayım ve aniden dans etme kararı aldım ama boyum kısaydı ve 63 kiloydum. Bana 51-52 kilo olmam gerektiğini, yoksa dans edemeyeceğimi söylediler. Azimle çalıştım, her gün sadece salata yedim, pilates yaptım ve bir ayda 11 kilo verdim.
*Kilolar gidince şansın da açıldı mı bari?
- Artık dans etmeye hazırdım. Ablamın çalıştığı menajeri aradım. “Asla giymem” dediğim o kıyafetlerin aynılarını giydim ve o günden sonra bir daha büyük konuşmamaya yemin ettim.
GERÇEK HAYATTA DA OYNADIĞIM OLUYOR
*“Umut vaat eden kadın oyuncu” olarak hangi dizileri beğeniyorsun?
- Yabancı dizileri seviyorum. “Lost”u bitirene kadar günlerce evden çıkmamıştım. “Heroes” ve “Revenge” de en beğendiklerimden.
*“Sadece belgesel izlerim” diyenlere döndün. Hiç yerli dizi yok mu sevdiğin?
- “Muhteşem Yüzyıl”ın ilk sezonuna bayılmıştım. Ama gece gündüz çalıştığımız için pek izleyemiyorum artık.
*Bu sürekli sakin ve sempatik tavrın da zaman zaman bir rol olabilir mi?
- Hayatta da oynadığım oluyor ama bunu kendim için yapmıyorum. Karşımdakini kırmamaya çalışıyorum, bu yüzden bazen aklımdakileri söylemiyorum. Eğer bu oynamaksa, evet herkes kadar ben de oynuyorum.
BENİ “TATAR RAMAZAN”A KABUL ETMEDİLER
*“Dansla birlikte hayatı öğrenmeye başladım” diyebilir misin?
- Bir kız için Türkiye’de dansçı olmanın bazı dezavantajları var. Bu tedirginliği çok yaşadım, sonra Bengü’nün dans kadrosuna girdim. 1.5 yıl düzenli olarak onunla sahneye çıktım. Ama bu arada okulu bırakmak zorunda kaldım.
*Diplomayı değil dansı seçtin...
- Pes etmedim, akşam lisesine başladım ve kendi yaşıtlarımla birlikte mezun oldum. Bengü’den ayrıldıktan sonra Efes’te dans etmeye başladım. Bu arada reklamlarda da oynuyordum.
*Valla “Yalan Dünya”nın Vasfiye Teyze’si görse o bile şaşırırdı çektiklerine be Demet.
- Cidden çok kötü bir dönem geçirdik ama güzel günlerin gelmesi de uzun sürmedi. İçimdeki oyuncu olma isteği iyice açığa çıkmıştı artık.
*Yeni bir yıldız mı doğuyor yoksa?
- Reklamlardan kazandığım parayla Şahika Tekand Stüdyo Oyuncuları’ndan iki yıl tiyatro eğitimi aldım. Saçlarımı boyattım, audition’lara girmeye başladım ama bir türlü seçilemiyordum.
*11 kilo daha verseydin.
- (Gülüyor) Şaka bir yana, galiba hiçbir zaman olmayacak diye düşünmeye başlamıştım. Neden beni seçmediklerini de açıklamıyorlar, böyle belirsiz bir durum.
*Aman hayranların duymasın, hangi diziler seni kapıdan geri çevirdi?
- Mesela “Tatar Ramazan”. Ama diziyi izledikten sonra neden seçilmediğimi anladım.
*Nedenmiş?
- Karakterle fiziksel olarak hiçbir benzerliğim yoktu çünkü. O çok daha kadınsıydı, bense çocuk gibi kalıyordum. Sonra “Sana Bir Sır Vereceğim”in seçmelerine girdim. Gerisini biliyorsun zaten.
*“Şimdi gel de gör beni, bambaşka biri” durumları...
- Artık her role hazır olduğuma inanıyorum.
SEVGİLİM VAR AMA EKİN DEĞİL
*Vasfiye Teyze’nin kulaklarını çok çınlattık ama “Aşk, aşk, aşk, aşk” durumları nasıl?
- Sevgilim var ama Ekin değil. Şu an ondan bahsetmek istemiyorum ama bir ömür saklayacak halim de yok, gizli kapaklı yaşamayı düşünmüyorum.
*İsmini ver de tam olsun bari!
- Yok. Saklamak istediğimden değil ama ilişkimiz daha çok yeni. Sular biraz durulunca açıklarım adını.
*“Bu işleri bırakayım, evimin kadını, çocuklarımın anası olayım” dediğin olmuyor mu hiç?
- Daha çok gencim, böyle bir düşüncem yok. Evliliğe de hiç sıcak bakmıyorum.
*Evliliğe yeşil ışık yakmadığın gibi 250 bine yakın takipçine de cevap vermiyorsun. Ne olacak senin bu Twitter’daki suskunluğun?
- Hepsine cevap vermem imkansız. Bu yüzden toplu olarak mesaj yazıyorum onlara. Hiç sesimi çıkarmamaktansa, hepsine seslenmiş olmak iyi hissettiriyor.
EKİN KOÇ TİLKİ GİBİ BEN DE DENGESİZİM
Tanışır tanışmaz samimi olduğum insanlar kadar, asla samimiyet kuramayacaklarım da var. O yüzden bazılarına soğuk geliyor olabilirim.
*Pat diye Türkiye’nin Brangelina’sı “Aytil”in Tilki’si olarak düştün hayatımıza. O zaman ben de pat diye soruyorum. Kimsin, ne “cins” bir tilkisin sen?
- Antalya-Manavagatlıyım. ÖSS’ye hazırlanırken; erkek kardeşim, annem ve babamla tası tarağı toplayıp İstanbul’a geldik. Şansıma o yıl okulların taban barajları 30 puan düştü. İlk tercihim olan, yüzde 50 burslu Bilgi Üniversitesi İşletme’ye başladım.
*Oyunculuğu işletme fakültesinde mi öğrendin?
- (Gülüyor) Lisenin tiyatro kulübündeydim. İlk oyunuma deli gibi hazırlandığım günlerde, tiyatrodan kovuldum. Hoca benden elektrik alamamış. O hikaye orada kaldı derken, üniversitede bir akrabam Vahide Perçin ve Altan Gördüm’ün ders verdiği Akademi 35,5’a yazdırdı beni. Kaldığım yerden tiyatroya devam ettim.
*Bir teşekkür borçlusun herhalde o akrabana.
- Vahide Hanım o dönem hastaydı ama Altan hocamdan çok şey öğrendim. Kamera oyunculuğu dersi veriyordu. Bilgi birikimi ve tecrübesi öyle büyük ki, insanın ufkunu açıyor.
*Nasıl birden gençlerin “süper kahraman”ı oldun peki?
- Akademi 35,5’ta eğitim alırken, fotoğraflarımı dizi ekibine göndermişler. Seçmelere katıldım, önce yönetmenle sonra yapımcıyla görüştüm. Hangi karakteri oynayacağım orada belli oldu.
*Dizide ne kadar sevimliysen, gündelik yaşamda da o kadar soğuk duruyorsun. Kıl mısın yoksa cool musun?
- (Gülüyor) Daha çok nabza göre şerbet veriyorum diyelim. Tanışır tanışmaz samimi olduğum insanlar kadar, asla samimiyet kuramayacaklarım da var. O yüzden bazılarına soğuk geliyor olabilirim.
*Tilki kadar dengesiz ve kıskanç mısın yoksa tamamen rol mü yapıyorsun?
- Ben de dengesizim. Ruh halimi insanlara ne yazık ki yansıtamıyorum. Beş dakika sonra nasıl bir modda olacağımı hiç bilmiyorum. Bir anda mutluyken pat diye düşebiliyorum.
*Okurlar keşke burada olsa da lafları ağzından nasıl cımbızla aldığımı görse...
- Hayatımla ilgili anlatabileceğim çok büyük bir olay ya da skandal yok. Geçmişte yaşadığım küçük şeyler var ama onları da söylesem bir esprisi olmayacak ki.
*Ekranda süper kahraman, hayatta sıradan bir vatandaşsın, öyle mi?
- Aynen öyle. Öyle ne gece gezmelerim ne de kaprislerim vardır.
Türkiye’den kimseyi takip etmiyorum
*Senin dizilerle aran nasıl? Demet gibi sadece ithal olanlara mı meraklısın?
- “Prison Break”e fena sarmıştım. Bir günde 12-13 bölüm seyrettiğim olurdu. “Breaking Bad”e de bayılıyorum. Ben de genelde yerli dizi izlemem.
*Hiç merak etmiyor musun Burak, Kıvanç, Çağatay nasıl oynamış diye?
- Bir tek “Ben de Özledim”i çok seviyorum. Hem oyuncularının hem de yönetmeninin hastasıyım. Öteki yerli yapımlara da zaplarken denk gelirsem şöyle bir bakıyorum. “Diğerleri neler yapıyor?” stresiyle televizyonu açıp izlemişliğim yoktur.
*Türkiye onları izlerken, rakiplerinin ne yaptığı senin umrunda değil yani.
- Biz, bireysel değil ekip işi yapıyoruz. Bu yüzden Burak Özçivit’in, Çağatay Ulusoy’un ya da Kıvanç Tatlıtuğ’un ne yaptığına değil, o ekibin nasıl bir iş çıkardığına, reytinglerine bakıyorum. Ama oturup bu saydığım isimler tek tek ne yapmış diye de incelemiyorum.
*Hiç mi yok “Ah bir gün ben de onun gibi işlere imza atsam” dediğin bir oyuncu?
- Kimseyle kendimi özdeşleştirmiyorum. Sadece önüme baktığımda mutlu olacağımı düşünüyorum. Türkiye’den kimseyi takip etmiyorum. Hoş, edecek fırsatım da yok. Ama Daniel Day-Lewis idolümdür.
DİLA’YLA SEVGİLİ DEĞİLİZ DİZİDEN ARKADAŞIM O
*Aşk var mı aşk?
- Evet, var.
*Senin bu gel-gitli halinden zavallı kızcağız rahatsız olmuyor mu peki?
- Olmaz mı? Fazlasıyla rahatsız ama ne yapsın, sevdiği için idare ediyor.
*Dila Danışman desem. Gözlerinin içi parlayacak sanki.
- Dila’yla sevgili değiliz, diziden arkadaşım. Doğum günümde çekilmiş bir fotoğraf çıktı basında. Sonra bizi sevgili yaptılar. Halbuki o gün hep birlikte oturmuş rakı içiyorduk.
*D harfinde bir hikmet olsa gerek. Dila olmasa Demet’le adın çıkacaktı herhalde.
- Hayranlarımızın gönüllerinden geçen Demet’tir büyük ihtimalle ama fotoğrafta Dila’yla ikimiz vardık. O yüzden onu yazdılar sanırım. Ama Dila’nın ailesi de bu haberlerden rahatsız olmuştur, bu konuyu kapatsak iyi olur. Gerçekten aramızda hiçbir şey yok.
BiRiNiN KALBiNi KAZANSAM 250 BİN DÜŞMAN EDİNİRİM
*Twitter’da da pek fazla sesin soluğun çıkmıyor.
- Belki haklısın ama 260 bin takipçim var. Hepsine tek tek cevap vermem mümkün değil. Öte yandan birkaç tanesine cevap versem, vermediklerimden çok kötü tepkiler alırım. Daha önce denedim bunu, başıma gelmeyen kalmadı. Birinin kalbini kazanırken, 250 bini düşman oluyor.
*Ama dizide maşallahın var. Hoop diye role giriyorsun.
- Bu konuda biraz hevesim kırılmıştı. Oyunculuğun altından kalkamayacağımı düşünmeye başlamıştım ki, Tilki rolüyle inancım yerine geldi. Hâlâ eksiklerim var tabii. Şimdi değil, tam donanımlı hale geldikten sonra sana cevap verebileceğim.
*Senin “Breaking Bad”deki oyunculara hasta olduğun kadar sana da hasta olanlar var.
- Benimki farklı bir hayranlık. Onların yaptığı işe saygı duyuyorum. Posterini alıp duvara yapıştırmıyorum. Sadece “Bu adamlar ne kadar başarılı, keşke ben de onlar gibi bir performans sergileyebilsem” diye düşünüyorum.
*Müzikle de uğraştığına göre bir albüm patlatırsın artık.
- Müzik yapmak çok hoşuma gidiyor. Doğru elektriği yakalarsam, kendime güvenim de yerine gelirse -ki bu konuda yok- albüm çıkarırım tabii, neden olmasın.
*Bu ara diziler müzikale döndü mübarek. Sen dahil her önüne gelen bir şarkı “çığırıyor”.
- Bu benim isteğimle olan bir şey değildi. Zaten şarkı da söyleyemiyorum. Senaryo gereği öyle gerekti. İlginç bir şekilde de tuttu.
Fantastik ikiliyiz
Ekin: Rahat rahat metroya binmeyi özledim. Gençlerin beni görünce çığlık atması, elleriyle işaret etmesi, sonra da tüm vagonun dönüp bana bakmasından çok utanıyorum.
*Ünlü olmadan önceki hayatınızı özlüyor musunuz?
- Demet: İnan sadece evde vakit geçirmeyi çok özlüyorum.
- Ekin: Rahat rahat metroya binmeyi özledim. Gençlerin beni görünce çığlık atması, elleriyle işaret etmesi, sonra da tüm vagonun dönüp bana bakmasından çok utanıyorum. Elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırıyorum.
*Sen öyle şaşırmaya devam et, ben en çok kimlerle çalışmak istiyorsunuz sorusuna geçiyorum.
- Demet: Nuri Bilge Ceylan ve Çağan Irmak’la.
- Ekin: Ben de Çağan Irmak ve Ferzan Özpetek’le çalışmayı çok isterim.
*Verdiğiniz cevaplara bakılırsa “ağır takılmak” istiyorsunuz sanırım. Komedi falan yapmaz mısınız?
- Demet: Komedi yapmak istemiyorum. Yurtdışındaki oyuncular her şeyi oynuyor. Bir rol için 20 kilo verip, 30 kilo alıyorlar. Üstelik gay ya da lezbiyeni oynayacak kadar geniş bir yelpazeleri var.
*Sana da bu tip bir rol teklif edilse kabul edersin yani.
- Demet: O proje için gerekliyse oynarım tabii.
*Yurtdışından teklif gelse buradaki hayranlarınızı ve hayatınızı bırakıp gider misiniz?
- Ekin: Neden olmasın! Zaten Hollanda’da bir değirmenim olsun çok istiyorum.
- Demet: Ben de giderim. Hatta Norveç’te balıkçılık yapmak gibi bir hayalim de var. Fantastik ikiliyiz ya, gerçekten fantastiğiz ama (gülüşmeler).
*Yel değirmenlerini bir kenara bırakın da, gelecekle ilgili projelerinizi anlatın.
- Demet: Ay Yapım’la yeni bir anlaşma yaptım. Projemiz netleşti ama kadroyla ilgili henüz bir bilgim yok. İnan bana ne oyuncuların ne de yönetmenin kim olduğunu biliyorum. Bunun yanında nisanda “Sonra” adlı bir tiyatro oyununa başlıyorum. Başrolde benimle birlikte Deniz Karaoğlu da olacak.
- Ekin: Artık önceliğim sinema olacak. Bir sonraki işe kadar kendimi yontmaya devam edeceğim. Bu aralar gelen rollerin pek çoğu maalesef Tilki’nin devamı gibiler. Ancak ben daha başka rollerde ve daha değişik projelerde yer almak istiyorum. En büyük isteğim bir farklılık yaratabilmek.
BU İŞİN TADINI ALDIK BİR KERE
*Diziyi sadece çocuklar izlediği için reklam alamadığınız dedikoduları dolanıyordu...
- Ekin: Bu daha çok diğer kanal yöneticilerinin bakış açısı gibi geliyor bana. Daha önce 12-16 yaş arası kitleye hitap eden bir iş yapılmamıştı. Bizimki ilk olduğu için reklam konusunda kafalar karışmış olabilir. Buna benzer bir durum “İşler Güçler”le “Behzat Ç.”nin de başına gelmişti. Ama sosyal medya baskısı yüzünden devam etti iki iş de.
- Demet: Ama sosyal medyanın kanala bir getirisi yok. Biz kanala para kazandırıyorsak iş devam eder, kazandırmıyorsak da biter. Sosyal medyadaki baskı bu sonucu değiştirmiyor gibi geliyor bana.
- Ekin: Sadece işimi yapmam gerek diye düşünüyorum. Bu gibi konulara çok fazla kafa yorarsam ne işimi yapabilirim, ne de önüme bakabilirim.
*Dizi bitti köyüme geri döneyim demiyorsunuz yani?
- Ekin: Bu işin tadını alınca başka bir şey yapabilmek çok zor.
- Demet: Tabii ki peşini bırakmayacağız. Reklamlar ve başka projelerle yolumuza devam edeceğiz.
*Dizi sektörü dışarıdan göründüğü gibi değil galiba. Bakıyorum da hiç yatınız, katınız varmış gibi durmuyorsunuz.
- Demet: İnsanlar dışarıdan bakınca çok renkli bir işimiz olduğunu zannediyorlar ama gerçek öyle değil…
- Ekin: 9-6 mesaisiyle çalışanların bilgisayar başında yok olmayı beklediklerini düşünüyorum. Bu yüzden içinde bulunduğumuz dünya çok renkli geliyor bana.
*Sizi beğenen binlerce kişi var. Siz kendinizi beğeniyor musunuz?
- Ekin: Yok ya, hayır kesinlikle beğenmiyorum.
- Demet: Aynaya baktığımda “Ne kadar güzelim” demiyorum ama kimse kusura bakmasın, çirkin olduğumu da söyleyemeyeceğim.
*Bir oyuncu için güzellik yeterli mi, yoksa zeka da önemli mi?
- Ekin: Zeka mutlaka olmalı. Ama hayal gücü bu işin en önemli parçası.
- Demet: Bence her ikisi de önemli.
*Hayranlarınız Ekin ve Demet’i mi seviyor yoksa Aylin ile Tilki’yi mi?
- Ekin: Bence kesinlikle canlandırdığımız karakterleri seviyorlar. Bir başka ikili aynı rolleri oynasaydı belki daha bile çok sevilirdi.
- Demet: Kuşkusuz bizi de seviyorlar ama asıl aşkı “Aytil”le yaşıyorlar. Hayranlıkları, Ekin’le benim yan yana ya da karşılıklı oynadığımız sahnelerde başladı.