Kazım DOĞAN / FRANKFURT
Oluşturulma Tarihi: Şubat 02, 2016 10:02
NSU cinayet şebekesinin katlettiği dokuz kurbanın yakınlarının emniyet birimlerince zanlı işlemi gördüklerini hatırlatan Figen Brandt, “Burada, kanıksanmış, ırkçı bir düzenleme söz konusu. İnsanlar etnik kökenleri veya ait oldukları tahmin edilen kültürleri nedeniyle profesyonelce değerlendirmeye tabii tutulmadı. Bu bir kurumsal ırkçılıktır. Bu kurumların iflasıdır” dedi.
Dosyaların önemli bölümünün yasalara aykırı şekilde karartıldığını tespit ettiklerini kaydeden Johannes Barrot, “Hessen’de yasalar dosyaların okunmamasını da öngörüyor. Bu dosyaların milletvekilleri tarafından okunması kararı alındı. Ben NSU Araştırma Komisyonu üyesi olduğum halde milletvekili olmadığım için dosyaları okuyamayacağım. CDU ve Yeşiller olayın aydınlığa kavuşturulmasını istemiyor” diye konuştu.
NSU cinayetleriyle ilgili cevapların nerede olduklarını bilmediklerini belirten Mürvet Öztürk, “
Almanya’nın hukuk devleti olmadığı, politikanın cinayetleri aydınlatmak istemediği tezi doğru değil. Ancak eleştirel kalmak durumundayız. Neden ajanlar, zamanın İçişleri Bakanı dinlenmedi? Hessen’de gizlenecek bir şeyimiz yoksa, Araştırma Komisyonu neden çalıştırılmıyor? diye sormak lazım” dedi.
CESARET ALIYORLARKomisyonda cinayetleri işleyenlerin geriye neden mektup bırakmadıkları tartışıldığını anlatan Max Pichl, “Cinayetlerin kendisi aşırı sağa işarettir. NSU cinayetlerinde aileler dinlendiği gibi Türkiye’deki yakınlarına kadar soruşturmaya tabii tutuldu. Türk toplumu daha 2006 yılında düzenlediği mitingte cinayetlerin ırkçılık işi olduğunu söylemişti. Ancak Türk toplumu dikkate alınmadı. Almanya’da 90’lı yılların havası var. Mülteci yurtlarının yangınları araştırılmıyor. Bu da o kişileri daha da cesaretlendiriyor. Olaylar gerçekleşiyor ardından Mülteciler Yasası sertleştiriliyor. Mülteci Yasası’nın sertleşmesinden ancak AfD yararlanır” dedi.