Güncelleme Tarihi:
Türk polisiye edebiyatının temel taşlarından biri Ahmet Ümit. Her ne kadar romanlarında tarihin etrafında dolaşıyor olsa da şimdi tam ortasına düşmüş görünüyor. Bize ‘Kar Kokusu’nda komünistleri anlatmıştı, ‘Bâb-ı Esrar’da Mevlana ve Şems’i... Son romanı ‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ndeyse 6-7 Eylül’ü yan hikâye olarak ele almıştı. Şimdi ‘Elveda Güzel Vatanım’da yazar, devletin en derinliklerinde bir aşka uzanıyor ve onun üzerinden isyanı anlatıyor. Polisiye yok değil, ancak bu kez başrolde tarih var.
Şehsuvar Sami, Galatasaray Lisesi’nde okumuş, Fransızca ve Fransız Devrimi’ni bilen Selanikli bir gençtir, yazar olmak ister. Şair Ester’e âşıktır. Ester bir Yahudi kızıdır. Birlikte Fransa’ya gitmek üzeredirler. Ancak Sami, devrimin rüzgârına kapılır ve her şey birden değişiverir. Osmanlı İmparatorluğu çöküş yaşıyordur. Başta despot bir sultan, Abdülhamit vardır. Şehsuvar Sami’nin özgürlük arayışı giderek artar ve örgütte sivrilir, hatta bir tetikçiye dönüşüverir. Romanda 45 mektup yer alıyor. Sami, Ester’e yazdığı bu mektuplarda o dönem yaşadığı tüm ikilemler, korkular ve elbet cinayete varan olayları paylaşıyor.
Pera Palas yine kitabın bir öğesi olarak karşımıza çıkıyor. Öyle ki Ahmet Ümit, İngiliz yazar Agatha Christie ile Şehsuvar Sami’yi İstanbul’da tam da burada buluşturuyor. Tabii ki Christie, İstanbul’a Orient Express ile geliyor. Ahmet Ümit’in eline sağlık. Tarih, aşk, polisiye hepsi bir arada şahane bir roman yazmış.
Bakalım siz bu lezzetli kitabın sonunda nasıl bir seçim yapacaksınız. Şehsuvar’ın tarafında mı olacaksınız yoksa onu insanlığa, sağduyu ve vicdana çağıran Ester’in mi?