Güncelleme Tarihi:
GEÇMİŞ ÖLÜDÜR VE DEĞİŞTİREMEZSİNİZ
- Mart 2013’teki mülakatı ABD Başkanı Obama’nın İsrail ziyaretinin hemen ardından Kudüs’teki Başkanlık Sarayı’nda yapmıştık. İsrail Başbakanı Netanyahu, Mavi Marmara’da öldürülen Türk vatandaşları için daha yeni özür dilemişti. Aradan üç yıl geçti, bu kez ilişkilerin normalleşmesi için anlaşma imzalandığı için buradayım. Artık görevde değilsiniz ama siyasetin içindesiniz. Nasıl buldunuz varılan anlaşmayı?
- Geç oldu ama yapılacak doğru şey buydu. Devamlı geçmişe takılı yaşayamazsınız. Bunun sebebi de çok basit; geçmiş ölüdür ve değiştiremezsiniz. O nedenle de unutun! Enerjinizi ve zamanınızı çocuklarınız için geleceği planlamaya harcayın. Uzun tarihleri ve derin kültürleri olan iki ülkenin (Türkiye ve İsrail) barış içinde yaşamamaları için hiçbir sebep yok. İnsanlar o detaya, bu detaya takılıyor. Peki alternatifi nedir? Sonuçta iki tarafın da kolay olmayan birtakım adımlar atması gerekiyordu, karmaşık durumlardı. Ama sonuçta bu adımları atmayı başardılar. Adımlara değil de sonuca bakın. Daha önce neredeydik, şimdi neredeyiz? Mesele bu. Ben tarihsel sürece baktığım zaman Türkiye ile İsrail’in doğru zamanda, doğru anlaşmayı yaptığına inanıyorum. İsrailliler ve Türkler için verimli sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. Önemli olan da bu.
KAZANAN İKİ TARAF
- İki ülkede de muhalifler hükümetleri anlaşmaya onay verdikleri için farklı gerekçelerle eleştirdi. Gördüğüm kadarıyla İsrail’de anlaşmayı ‘onur kırıcı bir teslim olma hikâyesi’ olarak yaftalayan ciddi bir kesim var. Herhangi bir taraf için teslimiyet söz konusu mu sizce?
- Ben teslim olan kimse görmüyorum. Benim gördüğüm, kazanan iki taraf. Kazanan İsrail ve Türkiye halklarıdır. Bunun adı teslimiyet değil kazanımdır. Yapılması gereken zaten buydu. Barış için tavizler de verirsiniz gerektiğinde. Bunda yanlış bir şey yok. Tavizler verilerek ulaşılan bir barış, uzlaşmaz bir dünyaya yeğdir.
ERDOĞAN'IN İHH SÖZLERİ: TAKDİRLE KARŞILADIM
- Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anlaşmanın imzalanmasından sonra Mavi Marmara’nın seferini organize eden İHH’ya yönelik eleştirel bir çıkışı oldu. ‘Bana mı sordunuz, izin mi aldınız?’ şeklinde ifadeler kullandı. Bu ton değişikliği sizi şaşırttı mı?
- Daha önce olmuş olsaydı sevinirdim. Ama hep dediğim gibi geçmiş geçmişte kaldı. Bugün artık hiç anlam taşımayacak türden polemiklere girmeyeceğim. Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıkça bunu dile getirmiş olmasını takdirle karşılıyorum. Daha önce söylenmiş olsaydı düşünceli bir davranış olurdu. Ama sonuçta prensipteki yaklaşım zaten buysa memnuniyetle karşılıyorum.
ONE MINUTE YANITI: BİTTİ GİTTİ
- Geçen görüşmemizde halen cumhurbaşkanı makamındaydınız ve Davos’taki meşhur ‘one minute vakası’ ile ilgili sorularımı geçiştirmiş ve ‘Geçmişte kaldı’ demekle yetinmiştiniz. Artık resmi görevde değilsiniz ve yakın tarihin önemli bir anından bahsediyoruz.
- E öyleyse de ne olmuş!
- O anı bir kitap için kaleme almış olsaydınız mesela... O günü nasıl hatırladığınızı merak ediyorum. Erdoğan’a karşı bir kırgınlığınız var mı?
- Hayır, ben ileriye bakan bir insanım. Kalbimde iyi duygular var. Kırgınlıklarla zamanımı geçirmek istemiyorum. Geleceği değiştirebilmeniz için geçmişle boşanmanız şart. Hayal kurabilmelisiniz. Olan oldu, bitti, gitti...
- Hatıralarınız yok mudur, her şeyi böyle silebiliyor musunuz hafızanızdan?
- Hafızamın geleceğimi yönetmesi gerektiğini düşünmüyorum. Çoğu insanın sorunu nedir biliyor musunuz? Geleceğe yönelik hayal kurmak yerine geçmişi hatırlamayı hatta ona takılı kalmayı tercih ediyorlar. Yağmurlu bir günü neden hatırlayayım? Güneşli günler gelecek, ilişkilerimizin çok gelişeceğine inanıyorum. Yeni işbirliği olanakları var önümüzde, özellikle de bilim ve teknoloji alanlarında. Enerji meselesi de artık bilimin bir parçası. Eskiden kendi üretmediğimiz enerji kaynakları üzerine yaşıyorduk. Artık enerji üretecek yeni teknolojik devrimlerin eşiğindeyiz.
BEN HÂKİM DEĞİLİM KİMSEYİ YARGILAMIYORUM
- Türk hükümetinin ne olursa olsun Esad rejiminin düşmesinden yana tavrının IŞİD’in elini güçlendirdiğine inananlardan mısınız?
- Ben hâkim değilim, kimseyi yargılamıyorum. Türkiye de, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı da teröre karşı açık ve net tutum aldı. İşe yararsa iyi. Eğer işe yaramıyorsa demek ki daha çok çabalamak lazım. Biz terörün her türlüsüne karşıyız. Biz başka ülkelerin politikalarını yargılayacak hâkimler değiliz, kimseye ders verecek durumumuz yok. Hepimiz insanlık için aynı yerde duruyoruz. Bu işin iki tarafı olmaz. Ya teröre karşısınızdır ya değilsinizdir. O yüzden hepimizi açık tutum almalıyız. Bu tarihi ve insancıl bir pozisyondur.
FİLİSTİN MESAJI: MISIR VE ÜRDÜN'LE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAYI BAŞARDIK
- ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan Gazze’ye yardım etmek istiyorsa, Hamas’ı bize vurmaktan vazgeçirmeli’ dediniz. Bu söylediğinizi Türkiye’nin bütün yaşananlara rağmen İsrail-Filistin barışı için bir rolü olabileceği şeklinde okumak çok mu iyimser bir yaklaşım olur?
- Ben hayatım boyunca asla barış umut etmekten vazgeçmedim. Söyledim; barışı düşmanlarınızla yaparsınız. Biz iki Arap ülkesiyle barış içinde yaşamayı başardık; Mısır ve Ürdün. Filistinlilerle niye barış içinde yaşayamayalım? Ama maalesef Filistinliler kendi aralarında bölünmüş durumdalar. Ama inanıyorum ki sonuçta Filistinliler içinde de barış isteyen taraf kazanacak. Demem o ki barıştan yana olmak sadece benim ya da Türkiye’nin pozisyonu olmamalı, insanlığın dayattığı pozisyon budur. Prensiplerimiz ve değerlerimiz bu yönde olmalı.
- İsrail gerçekten de Türkiye’yi Ortadoğu barış sürecinde kolaylaştırıcı olarak rol oynayabilecek samimi bir aktör olarak görme noktasına gelebilir mi yeniden?
- Olan oldu. Artık geriye dönüş yok. Gelecekte aynı hataları yapmamak için devamlı geçmişe yoğunlaşanlar vardır. Bence bu saçmalık çünkü yeni hatalar eski hatalardan çok daha iyidir. Geçmişin içinde bir gelecek yoktur. Gelecek yeni ve deneyimlenmemiş olandır. Bizim dinimize göre herkes masum ve temiz niyetlerle doğar. İnsanları yanlış şeyler yapmaya yönelten savaşlardır. Hayatım boyunca insan doğasının masum olduğuna inandım. Herkes gibi benim de bu dünyadaki sürem sınırlı. Kalan süremi daha iyi bir insan olmaya çalışarak geçirmek istiyorum. Herkesin eşit haklara sahip olmasını hayal ediyorum.
- Mülakatın başında ‘barış düşmanla yapılır’ hatırlatması yaptınız. Biliyorum bu cümleyi Hamas ve Filistin meselesine atfen kullandınız ancak şunu sormak isterim. Son yıllarda hiç Türkiye’nin de düşman kategorisine girmekte olduğunu düşündüğünüz anlar oldu mu?
- Birbirimize karşı düşmanca olduğumuz anlar oldu evet! Ancak düşmanlık sonsuz bir durum değildir. Önemli olan dost kazanmaya çalışmak ve âlicenaplık gösterebilmektir. Düşmanlık ve şüphe beslemektense verici ve umut eden tarafta olmayı tercih ederim. Aksi bana aptalca geliyor.