ORGENERAL Mustafa Muğlalı, Menemen’de Kubilay’ın vahşice katledilmesinden sonra kurulan Divan-ı Harp (Sıkıyönetim Mahkemesi) heyetinin başkanıydı.
Kurtuluş Savaşı’na Zabitan Grubu Komutanı olarak katılmıştı. Disiplinli, vazifeperest bir askerdi. Hayatı 1951 yılında hapishanede sona erecekti. Van’ın Özalp ilçesindeki 2. Hudut Tabur Komutanlığı kışlasına “Mustafa Muğlalı Kışlası” adı verilmiş, nizamiyeye iri harflerle yazılmıştı. Kurtuluş Savaşı’na o düzeyde katılan komutan çoktu. Devrim döneminde hem de daha yüksek görevler almış komutanlar da çoktu. Niye öyle kritik yerdeki bir kışlaya onun adı verilmişti?.. Niye beş yıl sonra kaldırılmıştı? Bu, Kürt meselesine bakış tarzları konusunda aydınlatıcı bir ‘örnek olay’dır. Kurşuna dizmek! 1940’lar, savaş, kıtlık ve kaçakçılık zamanı! Türkiye’den İran’a şeker, hayvan ve ilaç... İran’dan Türkiye’ye çay ve gazyağı kaçırılmaktadır. Kürt Milan aşiretinin yarısı Türkiye’de, yarısı İran’dadır. Aşiret Reisi Misto (Mustafa), bizim Milli İstihbarat’a Rusya hakkında bilgiler vermektedir. Mühim bir hadise çıkmadıkça bu ‘fiili sınır ticareti’ne göz yumuluyor. Aşiretin rakibi Memikân (Memikler) aşiretidir. 1943 Mayıs’ında iki büyük ve çatışmalı kaçakçılık olur. Misto’nun koyun sürüleri sınırdan kaçırılıp Türkiye’ye sokulmuş, koyunlar paylaşılmıştır. Misto, Memikân aşiretini suçluyor, çatışmalar oluyor, jandarma müdahale ediyor. Milan aşiretinden 40 kişi gözaltına alınıyor. 3. Ordu Komutanı Org. Mustafa Muğlalı Özalp’a geliyor. Tarihçi Mahmut Goloğlu, “Söylentilere göre Muğlalı Ankara ile gizli görüşme yapmış, sonra tutuklananların öldürülmesi gerektiğini bildirmiş” diye yazıyor. Bu sırada adli soruşturma tamamlanmış, sadece 5 kişi tutuklanıp diğerleri serbest bırakılmıştı. Fakat Muğlalı’nın emriyle yeniden tutuklandılar, 33 kişi tutukludur... Ve ‘çatışma’da, tutuklular arasındaki bir kadın hariç, 32 kişi öldürüldü. Ve, “öldükleri hakkında önceden düzenlenen tutanak işleme konuldu!” (Bkz. Mahmut Goloğlu, Milli Şef Dönemi, s. 203-206) Muğlalı cezaevinde Bu şekilde olayın üstü örtülmüştü. Fakat demokrasiye geçtikten sonra 1951 yılında Meclis gündemine geldi, DP’liler soruşturmayı destekledi. Muğlalı yargılanarak idama mahkûm edildi, cezası 20 sene ağır hapse çevrildi. Dava Yargıtay aşamasındayken Muğlalı hapishanede hayatını kaybetti. Ahmed Arif’in “33 Kurşun” şiiri, hadisenin bölgede ne kadar derin ıstıraplara, tepkilere yol açtığının bir sembolüdür. Böyle olaylar Kürtçülüğü beslemiştir! Daha 1934’te İktisat Vekili Celal Bayar, şark gezisinden sonra Atatürk’e sunduğu raporda, idarecilerin Kürtlere kötü davranışlarının ileride büyük bir “aksülamel” (tepki) yaratmasından korktuğunu yazmıştı... 2004 yılında Muğlalı gibi hatıralarda “33 Kurşun”la özdeşleşen bir ismin hem de Van’daki bir kışlaya verilmesi büyük hataydı. Amaç gözdağı vermekse, bu geri tepmiş, aksi olmuş, PKK’nın tabanını beslemişti! Kışlanın adının değiştirilmesi iyi oldu ama duygularda yapacağı ‘kopuş’u yaptıktan sonra! Bu olaydan ders alarak etnik milliyetçilik konusunda ‘doğru davranış’ın ne olduğunu iyi düşünmeliyiz.