31 Mayıs sendromu

PKK’nın sınırdan sızarak, Türkiye’ye gelmesi artık kolay değil. İki nedenle kolay değil:

Haberin Devamı

1-Kuzey Irak’ta teröristlerin en küçük hareketi Türkiye’den anında cevap buluyor. Ya hava harekatı ya da sınırdaki toplarla karşı taraf bombalanıyor.

2-Türkiye terörle mücadelede yöntem değiştiriyor. Bizim askerin alan egemenliği artarken, PKK’nın harekat alanı daralıyor.

Bunun sonucunda PKK içerde sıkışıyor ve her köşeye sıkışanın yaptığı gibi, daha çok saldırıyor. Terörü içerdeki PKK’lılar yapıyor. Dışarıdan aldığı destek iyice azalıyor.

Eskiden İran PKK’yı sıkıştırdığında, onlar hemen Türkiye’ye kaçıyor. O artık eskisi gibi, kolay değil.

APO’NUN AÇIKLAMASI


PKK’nın artan saldırılarının arkasında başka bir etken daha var. Apo’nun açıklaması.

Apo bir süre önce, “31 Mayıs’ta aradan çekiliyorum” diyor. Yanılmıyorsam Apo dört yıldır Türkiye ile PKK arasında arabulucu olmaya çalışıyor. Hükümet böyle bir isteği doğal olarak, dikkate almıyor. Bunun üzerine, Apo kendine göre 31 Mayıs tarihini belirliyor ve “istediğiniz gibi çözün” demeye getiriyor.

Bu açıklama, yukarda özetlediğim, TSK’nın alan egemenliğini artırmasıyla bütünleşiyor ve PKK daha çok saldırmaya başlıyor.

Alan egemenliğinin artmasına ek olarak, çatışmaya girenler daha çok bu işin uzmanları, sıradan askerlik görevini yapanlar değil.

KARAKOLA DEĞİL


Dikkat çeken saldırı, son İskenderun saldırısı.

Teröristler dağdaki karakola değil, büyük bir kentteki Deniz İkmal Komutanlığına saldırıyor. Ve nöbet değişimi sırasında.

1-PKK büyük bir kentte, yol kenarı da olsa, roketleriyle komutanlığa yakın bir yere kadar nasıl gelebiliyor?

2-Nasıl oluyor da, saldırı nöbet değişimini gerçekleştiren araca yapılıyor? Nasıl tam o sırada?

Bu iki sorunun soruştulduğunu tahmin ediyorum.

25 yıldır süren PKK terörü 31 Mayıs’la birlikte artarak nitelik değiştiriyor. Aynı şekilde, terörle mücadele de, nitelik değiştiriyor.

Bundan sonra ne terör, ne de terörle mücadele eskisi gibi olacak.

Haberin Devamı

Devlet eliyle korsanlık

İSRAİL ile diplomatik ilişkiler, bir daha ne zaman başlayacağı belli olmayan bir süre için artık askıda. İş elbette bununla bitmiyor.

Gazze’ye gönderilen insani yardım gemilerine İsrail’in saldırması, Türkiye dışında belki de ilk kez bu kadar güçlü biçimde AB ülkelerinde de kınanıyor. Bu tek kelimeyle, devlet eliyle korsanlık, devlet eliyle cinayet.

İsrail’in tutunmaya çalıştığı bir nokta var. İsrail, gemileri istemiyor ve gelme diye uyarıyor. Gemiler buna rağmen, gidiyor. İsrail şimdi bunun propagandasını yapıyor.

Yapıyor ama;

1-Saldırıyı uluslararası sularda yapıyor, kendi kara sularında değil.

2-Gazze’de insanlar açlıktan ve hastalıktan ölüyor. İsrail buna rağmen insani yardımı durduruyor. Bu, insan hakları ihlali.

Bu durumda Türkiye’nin büyükelçisini geri çekmesi, İsrail’le askeri tatbikatların iptali, B.M. Güvenlik Konseyine başvurması çok doğal.

Yine de, Güvenlik Konseyinden İsrail’i ağır dille kınayan bir karar çıkması güç görünüyor. Çünkü, Amerika.

Amerika başından beri Türkiye’nin İsrail ve İran politikasını tutmuyor. İran nedeniyle tatsızlaşan Amerika ilişkilerinin, şimdi acıma ihtimalini iyi hesaplamak gerek.

Başbakan Vekili Bülent Arınç dün dengeli bir açıklamayla, hukuk ve diplomatik sınırlar içinde her türlü girişimde bulunulacağını söylüyor. İçerde de, popülizme açık kapı bırakmıyor.

Türkiye şu anda soğuk kanlı davranıyor. Ucuz kahramanlıktan uzak duruyor.

Güvenlik Konseyi kararı Türkiye için dönemeç olabilir. Eğer, istediği karar çıkmazsa, Türkiye ile Batı arasına bir burukluk daha eklenecek.

Dışarda terör, içerde terör, zor günler yaşıyoruz, çok zor.

Yazarın Tüm Yazıları