Orkun Ün

Arda Turan’ın belgeseli çekilecekmiş.

Bayrampaşa’dan Barcelona’ya uzanan hikayesi...

Amaaan be!

Bu işin suyu çıktı artık.

Onun belgeseli, bunun filmi falan...

Biraz seçici mi olsak artık?

Filmi yapılacak, belgeseli çekilecek isimlerde biraz ‘özen’ mi arasak?

Neyse ya da çekilsin...

Çekilsin de izlenmesin.

Bu ülkede bir hakem yumruklandı saha içinde. Üstelik kulüp başkanı tarafından. Üstelik daha 3 ay bile geçmedi olayın üzerinden. O gün bir olmak, hep bir ağızdan bu olayı lanetlemek hepsi yalanmış! Çünkü yine bir utanç gecesi yaşandı. Trabzonsporlu taraftarlar sahaya inip Fenerbahçeli futbolculara saldırdı...

Fotoğrafları görüyorsunuz. Bir taraftar bozuntusu garip bir maskeyle aşağıya iniyor ve elleriyle ‘gard’ını alıyor aklınca. Sanki boks ringinde... 
Saniyeler sonra yerde görüyoruz aynı taraftarı...
Çünkü bir oyuncun canına kast ediyor, oyuncular da kendini koruyor mecburen. 
Sahanın bir diğer noktasında biri bayrak direğiyle kovalıyor Fenerbahçeli futbolcuyu. 
Hemen yan tarafta koşarak gelen bir başka taraftar Fenerbahçe kalecisi Livakovic’in çenesine vuruyor. 
Bir aksiyon filmi çekilse ancak böyle olur sahneleri...
Utandım ben...

Fotoğrafı herkes görmüştür. Yazar Eylem Tok ve bir kişiyi öldüren oğlu New York’ta görüntülenmiş. Gülüyor çocuk... 

Görüntüler de yok ama fotoğraf çekildikten kısa süre sonra yüzlerine tükürmeye çalışanlar olmuş.
Hızla kaçmışlar oradan. 
Bu anne ve baba farkında olmadan çocuklarının hayatını zindana çeviriyor. 
Yok yere konuşturuyorlar kendilerinden. Elleriyle hazırladılar sonlarını oğullarının. 
O güldükleri fotoğrafa biz bakınca kızıyoruz, hatta çok kızıyoruz.
Aklım almıyor... Soruyorum günlerdir “nasıl gülebilirler” diye... Peki ama hayatını kaybeden Oğuz Murat Aci’nin ailesi? 
Onlar ne yapıyor? 

Öyle pis bir ünlü seviciliğimiz var ki bizim... Acı macı dinlemiyoruz. Saygıyı hiç umursamıyoruz.

Şener Şen, hayatını kaybeden Kayhan Yıldızoğlu’nun cenaze törenine katıldı.
Onu gören bazı densizler fotoğraf çektirmek istiyor.
Dayanamadı usta oyuncu ve “Ya gidin yahu” diye bastı azarı. O kadar haklı ki.
Benzer örneklerini geçmişte de gördük.
Bir şekilde o selfie’yi çektirmek isteyen ve ünlü cenazesi kovalayan var.
Özellikle Teşvikiye Camisi etrafına konuşlanıyor ve ünlü birini görünce yapışıyorlar yakalarına.
Ne olacak o fotoğrafı alınca?

Dilan ve Engin Polat’ın çocukları sosyal medyalarında bir video çekip paylaştılar.

Ufacık çocuklar neye alet olmuşlar çok yazık.
Diyor ki kızı: “Sayın Ali Yerlikaya... Bahsettikleri gibi kara para, bahis yok. Neden anne babam 4 buçuk aydır içeride? Kardeşim sürekli ağlıyor benim de psikolojim bozuldu.” Sonra videoya ufak çocukları da dahil oluyor. O da; “Annemler inşallah çıksın. Ben onlara sarılmak istiyorum” diyor. İstismar kelimesi sadece ilk akla gelen anlamda kullanılmaz!.. Bu da istismardır! 
Nereden biliyor ufacık çocuklar, ‘içeri’ kelimesini, ‘kara para’ demeyi, içişleri bakanının adını, ‘içeriden çıksın’ cümlesinin anlamını... 
Çocuklar böyle işlere alet edildiği zaman benim içim ayrı acıyor.
Kim planlıyorsa bu işleri emin olun boşa kürek çekiyor.
Bunlar kimseyi etkilemez.
Kaldı ki bir sürü suçlunun çocukları var. Onlar da mağdur...

Fotoğraf karesi Ankara’dan...

Bir nakliye aracına dorsesinin arkasına “İnci Taneleri” dizisinden Dilber’in fotoğrafını koymuşlar.
“Dilber evin barkın yok mu? Yoksa biz taşırız” yazmışlar...
Hahaha!
Yahu...
Buna Dilber yani Hazar Ergüçlü kızar, kızmaz bilemem ama çok yaratıcı değil mi?
Kızmayın böyle insanlara...

Bir yaşam koçu şöyle demiş: “Evli biriyle birlikte olanlar o kişinin evliliğini kurtarmış olur. Senin yanında nefes alır, yenilenir ve asıl kurulu olduğu düzenine daha iyi hissederek döner.”

Evli erkeklerle birlikte olan kadınlara şöyle diyor:
Sıkmayın canınızı.
Sizler aslında bir sosyal sorumluluk görevi üstleniyorsunuz.
Pes be ablacığım!
İllegal hayatlar böylesine meşrulaştırılamaz.
Minareyi çalan kılıfını da böyle uyduramaz.
Ne yani şimdi yuva yıkmaya teşebbüs edenler kendi aralarında ‘biz aslında iyi bir şey yapıyoruz yahu’ diye mi düşünsünler?

Defterin sayfaları kabarıkmış. Eğer yazma fırsatı olsa kimler neler yazarmış.

Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu varmış.
Fırat Tanış’ın eski sevgilisine uyguladığı şiddet, taciz, ısrarlı takip haberlerinden sonra Gonca Vuslateri bir açıklama yaptı.
“Defterin sayfalarını aralardım da gebelikte kendimi geremem. Kendisi yüzünden terapist kapılarında uyuyan kadın meslektaşları umarım huzur bulmuştur” dedi.
Vay vay vay!
Bakın bu böyle boş bir iddia değil. Lütfen susan yaksın gemileri. Çıksın konuşsun.
Konuşsun ki böyle tiplerin foyası ortaya çıksın...
Ne demek yahu terapist kapısında yatmak.